![Bir HES Destanı](https://www.mkoc.net/imgs/950x534x2/dscf2046_2.jpg)
Bir HES Destanı
AHMETLER NEDEN DİRENDİ, NASIL BAŞARDI?
Ahmetler Kanyonundaki HES Mücadelesinin Kısa Bir Özeti
Mustafa KOÇ
2014 yılında; Bölge İdare Mahkemesinin Ahmetler Köylüsünü haklı bulmasıyla Ahmetler Kanyonunda verilen HES karşıtı mücadelenin kazanılması, toplumda büyük yankı uyandırmıştı. O dönemde nereye gittiysem herkes bana aynı soruyu soruyordu:
“Ahmetler nasıl başardı?”
Ahmetlerli kadınların öncülüğünde verilen mücadelenin başından sonuna kadar sözcüsü olarak görevlendirilmiş bir Ahmetlerli olarak bu sorunun cevabını vermek de bana düşüyordu.
“Ahmetler’in HES KAVGASI / Bir Direniş Öyküsü” adıyla yazdığım kitap bitti. Fırtınalarla dolu üç yılın hikayesini böylelikle ölümsüzleştirdiğimizi düşünüyorum. Basıma hazır olan 300 sayfalık bu kitabın son bölümünde “Ahmetler Neden Direndi, Nasıl Başardı?” başlıklı bölümü burada, Ahmetler’n sitesinde paylaşıyorum.
Ahmetler’in bu haklı mücadelesi bütün Türkiyedeki HES karşıtı mücadeleler için de çok önemli derslerle dolu.
***
AHMETLER NEDEN DİRENDİ, NASIL BAŞARDI?
AHMETLER KANYONU HES MÜCADELSİNİN ÜÇ YILIN KISA BİR ÖZETİ
NEREDEN NEREYE GELDİK?
2013’teki HES mücadelesi, Ahmetler’i bütün Türkiye’ye tanıttı. Aslında Ahmetler 700 yıldır oradaydı; 1300’lü yıllarda Horasan’dan Anadolu’ya gelen öncü Türkmen oymaklarından biriydi; ama bugüne kadar kimsenin umurunda değildi burası. Sularına göz dikilmeseydi belki yine kimse tanımayacaktı. Ne zamanki derelerine HES yapılmak istendi işte o zaman Ahmetler’i herkes tanıdı.
Ahmetler kendi yoksulluğuyla kendi halinde yaşayıp giderken bir gün köylüler, yanı başlarında yüzlerce yıldır akıp giden ırmaktaki suyun; tanımadıkları ve hiçbir zaman buralara ayak basmamış birilerine satıldığını öğrenince ayağa kalktılar. Anladılar ki kanyona yapılacak HES, sularını ellerinden alacak, kanyonlarını kurutacaktı. Artık hayvancılık ölecek, tarım yapılamayacak, kanyon çöl olacaktı. Kendi yurtlarında saldırıya uğradıklarını düşündüler. Dediler ki “sularımız elimizden alınırsa biz artık buralarda yaşayamayız.”
Bir sürü yanlışla, hileyle yapılan proje, köylülerden gizli hazırlanmış, Ahmetler’e ve diğer ilgili taraflara haber verilmeden onaylanmıştı. HES şirketi kanyona şantiye kurmak için sayısız girişimlerde bulunmaya başladığında öğrendiler gerçeği. Bir devletin kendi insanına yapabileceği en büyük saygısızlık bu olmalıydı. Mahkemeye yapılan itiraz ise “60 günlük zaman aşımı” nedeniyle reddedildi. Bunu öğrendiğimizde: “Hakkın hukukun zaman aşımı mı olur?” diye bütün dünyaya haykırdık.
KANYON YOKSA AHMETLER DE YOK!
Bu proje; 700 yıllık bir köyün içme ve sulama suyu kaynaklarını, hayvancılığını, tarım alanlarını, turizm gelirlerini, kısaca geleceğini tehdit etmekteydi. Fakir bir orman köyü olan Ahmetler’in ilerde yapılacak yatırımlarla geliştirilecek olan turizm gelirleri ellerinden alınmak istendi. Bu kanyon ve buradan akan sular ellerinden alınırsa biliyoruz ki Ahmetler de yok olacaktı.
HES ŞİRKETİ KÖYLÜLERE SİLAH SIKTI
HES şirketi ısrarla iş makinelerini kanyona sokmaya çalıştıysa da her defasında köylüler buna izin vermedi. Ahmetlerliler, kendilerini bekleyen tehlikenin farkına vardı; komşu köylerin, medyanın ve kamuoyunun desteğiyle kanyona sahip çıktı.
Bu süreçte şirket silahlı adamlarıyla köylülere silahla saldırıp üstlerine iş makineleri de sürünce Ahmetlerliler kanyonda HES Çadırı kurdular ve nöbete başladılar. 2013’te büyük sosyal olaylara sahne olan kanyonda, köylüler, şirketin adamları tarafından dört kere silahlı saldırıya uğradılar, üstlerine iş makineleri sürüldü, coplandılar, biber gazı yediler, iş makinelerinin önüne yatan kadınları gördük, yaralandılar ama yılmadılar, tek yumruk oldular; yağmur çamur, sıcak soğuk demeden kanyonu beklediler ve şirketi kanyona sokmadılar.
Köylüler nöbete başlayınca kanyona büyük bir Jandarma birliği geldi. Başlangıçta Jandarma komutanları şirkete destek görüntüleri vererek köylüye karşı sert tavır takındılar. Ancak köylüler Jandarmanın şirkete verdiği gizli desteği deşifre edince Jandarma tavır değiştirdi, doğrudan müdahale etmedi ve sadece kanyona gizlice sokulan iş makinesini korumak için bekleme görevi yaptı. Jandarmanın şirketten yana tavır alması köylülerin gönlündeki asker sevgisine gölge düşürünce biz de “Kimsenin, halkın askerine olan güvenini bir şirket adına kaybettirmeye hakkı yok” dedik. İşte bu bir kırılma noktası oldu. Asker tarafsızlaştı; zamanla köylünün haklılığı ve kararlılığı herkesi ve doğal olarak da resmi makamları daha ciddi düşünmeye sevk etti.
-
Kanyondaki olaylar sırasında köylülerden biri: “Biz Antalya’nın zencileriyiz” diye haykırmıştı. Bu bir sahipsizlik duygusu, hayal kırıklığı ve güvensizlikti.
-
Bir başkası; “Burası bizim Çanakkale’miz” dedi; bu inançtı.
-
Diğeri; “Hepimizi öldürün de tarihe geçin” diye bağırdı; bu kararlılıktı.
-
“İkinci Kurtuluş Savaşımız” diyen de oldu, bu umuttu.
-
Kulağımla duydum; “Bu HES için 30 yıldır konuşmadığım adamlarla barıştım” diyenler de vardı. Bu da birlik ve dayanışmaydı.