Antakya’da Azrail ve yardımcılarının kurduÄŸu düzen, bize hiç ÅŸans tanımadı…
İlk önce depremle birlikte, pijamaları ile dışarıya çıkabilen insanları, buz gibi havada, gök gürültülü saÄŸanak yağış bekliyordu. Bu yeterli gelmedi, yağış doluya döndü. Arabanız evin önünde ve hasarsızsa, içinde benzin varsa, ha bide pijamanızın cebinde anahtar varsa, içine geçip sıcacık ortamda depremin ve yaÄŸmurun durmasını bekleyebilirdiniz.
ÇoÄŸunluk ne mi yaptı?
Maalesef küçük ÅŸanslı bir azınlık dışında herkes; sırılsıklam, tir tir titreyerek, yakınlarına ulaÅŸmaya çalışarak, enkazlardan gelen çığlıkları dinleyerek, yardım gelmesini bekledi.
Ne yapalım, baÅŸa gelen çekilir, çok ÅŸükür bir havaalanımız vardı. Neredeyse tüm STK’ların oraya havaalanı yapılması uygun deÄŸil demesine raÄŸmen yapılmıştı. Antakya’ya aynı gün, uçaklarla her türlü yardım, arama kurtarma ekibi gelebilirdi.
Ama Azrail’in baÅŸka bir planı vardı. Koca deprem bölgesinde havaalanı kullanılamaz durumda olan tek ÅŸehir Antakya’ydı. Maalesef 6. güne kadar, hava yolundan gelebilecek yardımı kaybetmiÅŸtik.
Hiç sorun deÄŸil, Hatay’da Türkiye’nin en büyük limanlarından biri vardı, İskenderun limanı. Oradan her türlü yardımı alabilirdik.
Ama Azrail’in planı tıkır tıkır iÅŸliyordu. Depremle birlikte baÅŸlayan yangın 3-4 gün boyunca söndürülememiÅŸti. Yakıt tankerleri ve yardım gemileri limana yanaÅŸamıyordu. Deniz yolundan gelecek desteÄŸi de kaybetmiÅŸtik.
Tamam, olabilir ama panik yapmaya gerek yoktu, çünkü yeni hizmete açılan 4 ÅŸerit gidiÅŸ, 4 ÅŸerit geliÅŸ otobanımız vardı. Destek oradan gelebilirdi.
Halbuki böyle bir olasılık zaten yoktu. Çünkü koca otoban, BELEN’de tek ÅŸeride düÅŸüyordu. Yani planlayıcılar, Antakya gibi bir ÅŸehre, giriÅŸ ve çıkış için tek ÅŸeridi yeterli görmüÅŸlerdi, otoban İle Belen geçidini by-pass etmeye gerek duymamışlardı. Hem böylece Belen esnafının geliri de korunmuÅŸ olacaktı. (Otobanda yapılacak bir mola alanı ile kolayca çözülecek bir durumken, bu tercih edilmemiÅŸti.)
Artık Havayolunu, denizyolunu kaybeden; karayolu zaten yetersiz olan, yerle bir olmuş Antakya yardım bekliyordu.
Gelen arama kurtarma ekiplerinin sadece İskenderun’dan, 60 km mesafedeki Antakya’ya ulaÅŸması 6-8 saat sürüyordu. Her gelen ve tek umudumuz olan destek ve yardım konvoyları, durumu daha da kötüleÅŸtiriyordu. Artık ÅŸehre ulaÅŸmak mümkün deÄŸildi. Maalesef yaralıların tahliyesi de yapılamıyordu.
Çok ÅŸükür hastane açısından ÅŸanslı bir ÅŸehirdik. Her türlü imkana sahip yeterli sayıda özel hastanemiz, devlet hastanemiz vardı. Yardım gelene kadar birçok kiÅŸiyi hayatta tutabilirdik….
Åžayet ayakta kalabilselerdi….
En büyük 3 özel hastane, Antakya ve İskenderun Devlet Hastaneleri çökmüÅŸtü. Bu yetmezmiÅŸ gibi doktorların yaÅŸadığı site diye bilinen bir site çökmüÅŸ, onlarca doktor da enkaz altında kalmıştı.
Eczanelerin talan edilmesi ise her şeyi daha da zorlaştırmıştı.
Hasta ve yaralıların kaderine terkedilmesi artık kaçınılmazdı.
Tamam, enkaz altında kaldık. Neyseki hepimiz telefonla uyuyorduk. Arayıp bulunduÄŸumuz yeri, canlı olduÄŸumuzu bildirebilirdik, yardım isteyebilirdik. Çünkü 99 depreminde böyle olmuÅŸtu, birçok kiÅŸi bu ÅŸekilde kurtulmuÅŸtu.
Maalesef 2023’e gelindiÄŸinde bu mümkün deÄŸildi. GSM operatörlerinin dronlu baz istasyonu reklamlarının fantazi olduÄŸunu acı bir ÅŸekilde öÄŸrendik.
Enkaz altında yanınızda 5 telefon da olsa, hiç kimseye ulaÅŸma ÅŸansınız yoktu. MeÄŸerse ömrünüz, bir binanın üstüne dikilen baz istasyonunun ömrü kadarmış.
Olsun, devlet bir yolunu bulurdu bizi kurtarmak için.
Umut bizi ayakta tutan tek ÅŸeydi. Bundan vazgeçemezdik.
Peki onlar ne durumdaydı?
Devletin tüm kritik binaları yerle bir olmuÅŸtu. Devlet zihnen ve bedenen çökmüÅŸtü. Ayakta kalan okullar (Tabi ki hayırseverlerin yaptığı); Valilik, Kaymakamlık, Emniyet müdürlüÄŸü ve Belediye’ye dönüÅŸtürülmüÅŸtü.
Afetlerde KIZILAY’ın adını duymak, bayrağını görmek bile, bize iyi gelirdi. Can havliyle bağışlarımızı yapar birçok afetzedeye iyi geldiÄŸimizi bilirdik.
Sanırım gözbebeÄŸimiz Kızılay’ımıza haber verilmemiÅŸti. Yoksa o bizi asla böyle bırakmazdı.
AFAD mı?…..
Kendi kendiyle ve diÄŸer yardım kuruluÅŸları ile boÄŸuÅŸuyor, organize olmaya çalışıyordu. Eminim vakit olsaydı çok iyi ÅŸeyler yapacaktı.
En kritik saatler hızla kaybediliyordu.
Asker mi?….
Sinirleri alınmış, reflexleri yok edilmişti.
Ordunun kimyası değişmişti, davranış şekli bu değildi.
Öyle ki, o kritik süreyi neden kışlada geçirdiklerini kendilerine bile açıklayamıyorlardı.
Azrail, artık deprem bölgesindeki en yüksek ölüm sayısına Hatay’da ulaÅŸabilirdi.
Artık bu cehennemi yaÅŸayanlar için yakınlarının cenazesine ulaÅŸmak ve onları defnedebilmek tek gayeye dönüÅŸmüÅŸtü.
Bunu başarabilmek tek mutluluk kaynağıydı.
Gelinen noktada, kainatta yapayalnız ve çaresiz bırakılan bizlere, sadece “KADER”e inanmak kaldı.
Antakya’lı Aytaç
(Alıntı)
Åžifrenizi mi unttunuz?
Kayıt esnasında belirttiğiniz e-posta adresiniz ya da telefon numaranızı yazarak şifre sıfırlama e-postası alabilirsiniz.
Çerez Kullanımı
Bu internet sitesinde sizlere daha iyi hizmet sunulabilmesi için çerezler kullanılmaktadır.