
Ali VAROL Yazarın Tüm Yazıları
Ali Varol Manavgat, Ahmetler doğumlu. Kendi kaderini kendi çizenlerden. İlkokuldan sonra eğitimine bir süre ara vermek zorunda kalır. Bizim hepimizin kaderlerimizde benzerlikler olsa da Ali Varol'un babasından habersiz, oğlak otlatırken evden kaçıp Aksu Öğretmen Okulu...

ISPANAK İKSİRİ
Annem çok akıllı bir kadın. Beni o büyüttüğüne göre, beraber aynı sofrada yemek yediğimize göre bana da onun bu özelliğinden biraz bulaşmıştır herhalde. Annemin akıllı olduğunu nereden mi bildim? Ispanak iksirinden. Ispanak iksiri de ne ola ki? Ispanak bir sebze de, iksir… İksir, insan üzerinde akıl almaz etkileri olan bir sıvı. Çok yaşayan insanlara “ölümsüzlük iksiri içmiş bu adam, besbelli kıyamete kadar yaşayacak” derler. Bir de bizim iyi bildiğimiz Temel Reis’in sıkıştığı zamanlarda sihirli gücünün yerine gelmesi için içtiği ıspanak iksiri var.
Ben Akdenize yakın bir köyde doğup büyümüşüm. Yemeklerimizin çoğu sebzelerden pişirilir. Fasulye, bamya, patlıcan, patates, domates, biber… İçinde bolca zeytinyağı, biraz da kıyma olunca sevilmez mi?
Biz yemeklerimizden, içeceklerimizden, yerimizden, yurdumuzdan memnunduk. Okula başlamıştık. Bir gün bir öğrendik ki babam görevli olarak Almanya’ya gidecekmiş. Haydaaa! Bu da nereden çıktı şimdi? Emir demiri keser. Hazırlanıp Almanya’ya göçtük. İlk günler zor oldu. Köyümüzde okula başlamışken orada “kindergarten” dedikleri okul öncesi sınıfa aldılar bizi. Bizi diyorum, benden bir yaş küçük kardeşimle beraber kindergartene başladık. Dil bilmiyorduk. Ağzımızın tadı kaçmıştı. Bereket ki güzel çikolataları vardı. Babam arada bir onlardan alırdı da ağzımızın tadı yerine gelirdi. Çikolatası iyiydi ama bizim köyümüzde alıştığımız bol zeytinyağlı sebze yemeklerini bulamıyorduk. Bu sebzeler pazarda satılırdı ama bizim köydeki gibi ucuz değildi. Tutumlu olmak zorundaydık. Babam oraya belirli bir süre için gönderilmişti. Süre bitinceye kadar biraz para biriktirip ilçede bir ev arsası veya ev almayı düşünüyordu babam. Süre bitip geri dönerken eli boş dönmek istemiyordu. O nedenle tutumlu olmamız gerektiğini söylüyordu. Tutumlu olalım derken boğazımızdan kısacak değildik ya. Tamam, sebze meyve biraz pahalıydı ama ucuz olanları da vardı. Dengeli beslenebilmek için anam pazarın altını üstüne getirir, uygun olan sebze meyveleri alır soframızı köyümüzdeki sofralara benzetmeye çalışırdı. Yeşil sebzelerden bizim köyde olmayan ıspanak Almanya’da ucuzdu. Anam her hafta biraz ıspanak alır onun yemeğini yapardı. Ama ıspanak kardeşimle benim hoşuma gitmemişti. Tadı damağımıza hoş gelmiyordu. Anam da ıspanakta bol vitamin, mineral, demir olduğunu söyleyerek bize yedirmeye çalışırdı. Bir yemekte yumurta ile karıştırır, önümüze sürerdi. Kahvaltıda börek arasında önümüze gelirdi. Ispanaktan bıkmıştık. Sofrada ıspanak yemeği görünce iştahımız kaçar oldu.
Anam akıllı kadın dedim ya, biz okulda iken anam da almanca öğrenmeye başladı. Çat pat öğrenince de televizyon izleyip oradan duyduklarını anlamaya çalışmış. Kolay anlaşılan çocuklar için çizgi filmler vardır. Onların basit olduğunu fark edip izlemeye başlamış. Bunların arasında Temel Reise de rastlamış. Temel Reis çizgi filmi ikindi biz okuldan çıktıktan sonra başlıyor. Okuldan eve gelince anam bizi gene güler yüzle karşıladı. Kucaklayıp öptü.
“Nasıl gidiyor kindergartende işler? Almanca öğrenebiliyor musunuz?
“Almanca zor. Niye geldik biz buraya? Türkiye daha iyiydi.”
“Öyle deme, babanın işi için geldik. Almanca öğrenmek için güzel çizgi filmler var, izleri misiniz?”
“Anlamayız ki!”
“Anlaması kolay. Anlayamazsanız ben size anlatırım.”
“Ne zaman?”
“Şimdi başlayacak. Ben her gün izliyorum. Almancayı anlamaya başladım.”
“Deneyelim bakalım.”
Televizyonu açtık. Üçümüz oturduk karşıya, başladık izlemeye. Çizgi filmde üç kahraman var: Safinaz, Kabasakal, Temel reis… Ancak en önemlisi: Ispanak konserve kutusu. Olaylar başladı. Kabasakal çok güçlü kuvvetli atletik yapılı bir adam. Temel Reis zayıf, çelimsiz. İkisi de Safinaz’ı seviyor. Onu elde etmek için aralarında bir çekişme, yarış başlıyor. Görünürde Temel Reisin hiç mi hiç şansı yok. Kavga, dövüş başlıyor. Zavallı Temel Reis! Zor durumda. Ama o da ne? Temel Reisin yanında taşıdığı Ispanak konserve kutusu onun imdadına yetişiyor. Temel reis kutuyu açıp konserveyi mideye indirince inanılmaz şeyler oluyor. Reisin kasları futbol topu gibi şişip sertleşiyor. Güç dersen Herkül’de yok. Kabasakalı tutup bir çöp parçası gibi havaya fırlatıyor. Peh! Kabasakal da kim olmuş?
Biz Temel Reis’in yediği konservenin dışında “Ispanak” yazısını okuyunca neler geçti aklımızdan tahmin edersiniz. Ah biz de Temel Reis gibi güçlü kuvvetli olabilseydik ne hoş olurdu. Vay be, şu ıspanakta neler varmış da bize söyleyen olmamış. Anam da bizim gibi mi düşündü nedendir bizi Temel Reise özendirmeye çalıştı:
“Vay be şu kaslara bakın! Adamdaki şu güce bakın! Sizin de ileride büyüyünce böyle kaslarınız olur mu acaba?”
Biz bakışıp gülüştük. Anam şaka mı yapıyor, ciddi mi konuşuyor belli değildi. Sonra anam benim kollarımı elleri ile yokladı.
“Seninki de kuvvetli ama, Temel Reisin kolu kadar olması için bir kilo ıspanak daha yemen gerek.”
Sonra kardeşimin kollarını yokladı.
“Seninki daha zayıf. Seninkinin güçlenmesi için iki kilo ıspanak yemen gerek.”
Biz bakışıp gülüşüyorduk
“Sahiden olur mu acaba?”
“Olmaz mı? Olmasa bile ya olursa?”
“Deneyelim mi?”
“Deneyelim tabi. Denediğimize değer.”
Hemen o akşam denedik.
“Ana biz de ıspanak yemeği isteriz!” dedik. Anam çoktan hazır. Kör arar bir göz, Allah vermiş iki göz. Anam hemen haşlanmış ıspanak içine dört yumurta kırdı, biraz da kıyma atıp pişirdi, sofraya koydu. Babam da gelmişti. İnanır mısınız, o akşam yediğimiz ıspanak yemeği sanki dünyanın en lezzetli yemeğiymiş gibi geldi bize.
“Önceden yediğimiz ıspanak bu kadar lezzetli değildi.”
“Bu çok lezzetli olmuş.”
“Her gün isteriz bu yemekten.”
Babam da katıldı bize. Kollarımızı yoklayıp şaşırmış gibi yaptı:
“Sizin kol kaslarınız kalınlaşıp sertleşmiş. Bunun sebebi ne acaba?”
Biz övünmekten geri kalmadık:
“Biz de Temel Reis gibi ıspanak yedik. Ispanak insanın kaslarını güçlendiriyor.”
“Ispanağın içinde hem vitamin hem demir varmış. Ispanak yiyenlerin kasları demir gibi sağlam olurmuş.”
“Demek öyle? Ben de bundan sonra haftada bir kere ıspanak yemeği isterim.”
Biz itiraz ettik:
“Haftada bir kere az olur. Haftada iki kere olsun.”
Anam bize bir kıyaklık yaptı:
Tamam, babana haftada bir kere, size iki kere.”
Biz ellerimizi yumruk yapıp havaya kaldırdık.
“Hurrraaa! Haftada iki kere ıspanak!”
Temel Reisin sayesinde ıspanağın tadı değişmişti. Anam dengeli beslenmemiz adına yeşil sebze olarak ıspanak yemeği yapmaya devam etti. Tabi bıkmamamız için her seferinde değişik bir şekilde sofraya koydu. Arada bir de kol kaslarımızı muayene etmeyi ihmal etmedi. Muayeneden sonra gerekli uyarıları da yaptı.
“Sen ıspanağı çok yemişsin. Pazıların futbol topu gibi çok sertleşmiş. Daha çok yersen kol kaslarının basıncı deriyi patlatır. Ispanağı biraz azalt.”
Kardeşimin muayenesinden sonra:
“Sen ıspanağı az yemişsin. Derinin altında biraz boşluk var. O boşluğun kas ile dolması için ıspanağı biraz artırmalısın.”
Çocukluk işte. Biz inanır mıydık yoksa inanmaz mıydık bilmem, bu oyunu oynamaya devam ettik. Ispanak yemeği soframızın vazgeçilmez bir parçası oldu. İyi de etmişiz. Aradan birkaç sene geçti. Biz okuma yazmayı da, Almancayı da öğrendik. Ispanak oyununu ciddi olmasa da şaka şeklinde oynanmaya devam ettik. Ta ne zamana kadar devam etti bu oyun? Babamın eve İngilizce bir dergi getirmesine kadar. Dergi içinde ıspanak ile ilgili bir haber vardı. Haberi babam okuyup bize tercüme etti. Haberde Temel Reisin resimleri de vardı. Haberi dinleyince hayal kırıklığına uğradık mı? Sanmıyorum. Biz büyüdükçe çok abartılı olan olaylara, düşüncelere şüphe ile bakmaya başlamıştık zaten. Ispanak iksirini de aynı şekilde değerlendirmeye başlamıştık. Ama bu haber bizim şüphemizde haklı olduğumuzu gösterdi. Haberden, resimlerden şunları anlamıştık:
1870 yılında yayınlanan bir makalede ıspanak içinde yüzde 3.4 olan demir oranı bir hata sonucu 34 olarak yayınlanır. Bu yanlışlık Amerika’da ıspanak tüketiminin yüzde 33 artmasına neden olur. Ardından Temel Reis çizgi filmi ile bu yanlışlık ıspanak reklamı şekline dönüşür. Temel Reis ve ıspanak iksiri çocukların sevgilisi olur. Bazı anneler Temel Reis çizgi filmini izleterek çocuklarına ıspanağı sevdirme yolunu denemeye başlarlar.
1937 yılında deney tekrar ediliyor. Ispanaktaki demirin abartıldığı anlaşılıyor. Ama artık çok geç kalınmıştır. Bilim adamlarının bir hatası reklam aracı olarak kullanılmıştı ve bu yanlışlık insanlarımızın davranışını kalıcı şekilde etkilemiştir.
Haberi okuyunca şaşkın birbirimize bakakaldık. Yanlış reklam ile bizi kandırmışlardı. Reklamların çoğuna zaten güvenmiyorduk. Bu yalan çok zararlı bir yalan da sayılmazdı. Annem de bilmiyordu bu reklamın yalan olduğunu. Bizim dengeli beslenmemizi sağlamak için ıspanak konusunda annem bizi akıllıca yönlendirmişti. Güzel ıspanak yemekleriyle bizi besleyip büyütmüştü. Zaman içinde ıspanağın gücü hakkındaki düşüncem değişmişti ama annem hakkındaki düşüncem değişmemişti. Annem çok akıllı bir kadın.
(Alinin Türkü Defteri adlı öykü kitabından)