Konuk Yazar Yazarın Tüm Yazıları
UZAKTAN EĞİTİM NEDEN ÇÖKTÜ? Abbas Güçlü / Milliyet Okullar açılalı daha birkaç gün olmadan uzaktan eÄŸitim altyapısı tam anlamıyla çöktü. EriÅŸim yüzünden veliler, öÄŸretmen, öÄŸrenciler periÅŸan oldu. Sinir kriz...
YETİŞİN ÇOCUKLAR
Selçuk Åžirin’in Bu Kitabı, ÇocuÄŸu Olanların BaÅŸucu Kitabı Olacak!
AyÅŸe Arman
Var ya, nefis kitap! Selçuk Åžirin Hoca’nın ‘Bebeklikten ErgenliÄŸe Çocuk YetiÅŸtirme Kılavuzu’ndan söz ediyorum. Adı ‘YetiÅŸin Çocuklar’. Yeni çıktı.
Yemin ederim dev hizmet. Çok heyecanlandım. Manyaklar gibi satır satır okudum. Ömer’e okuttum. Hatta Alya’ya. Evdekileri baydım, alt komÅŸumu aradım, “Mine, senin oÄŸlan daha küçük, mutlaka oku!” dedim. FotoÄŸrafları ayıklarken Emre YunusoÄŸlu’na, “Bak Cansın’la çocuk yapmadan okuyun ha” dedim. Hamile olanlara, çocuk yapmak isteyenlere, çocukları olanlara ÅŸu üç gündür sürekli, “Aman böyle bir kitap çıktı. NYU’lu (New York Üniversitesi) hoca Selçuk Åžirin yazdı. Mutlaka okuyun. Hatta üç kere okuyun!” diyorum. Alya küçükken yaptığımız hataları gördüm, doÄŸru yaptığımız ÅŸeyleri de. Ergenlik bölümünü tekrar tekrar okudum. KeÅŸke bu bilgilerin bir kısmını daha önce edinebilseydim. Hoca’yı tebrik ediyorum ve bir anne olarak teÅŸekkür ediyorum. Röportajın uzun hali hurriyet.com.tr’de. Röportajı okuyun ama söz verin, kitabı da okuyacaksınız, tamam mı?
Åžahane bir kitap bu! Dev bir hizmet. Deli bir emek. Kitabınız ‘YetiÅŸin Çocuklar’ı, baÅŸta size soru çıkarmak için bir gazeteci gibi okuyordum. Sonra röportajı filan unuttum, çocuk yetiÅŸtiren bir anne olarak okumaya devam ettim. Ve pek çok ÅŸey öÄŸrendim.
- Çok teÅŸekkür ederim. Ne güzel bunları duymak.
Ama öÄŸrendiklerim mümkün deÄŸil tek bir röportaja sığmaz, o kadar konu var ki ele alacak... Öncelikle neden yazdınız bu kitabı?
- 2005’te San Francisco’da, binlerce kiÅŸiye bir konuÅŸma yaparak, ‘Yılın AraÅŸtırmacısı’ ödülünü almıştım. O törenin ardından babamı aradım ve ona uzun uzun ödülün önemini filan anlattım. Yıllarını eÄŸitime vermiÅŸ bir öÄŸretmen olan babam, beni dinledikten sonra hiç unutmadığım bir soru sormuÅŸtu: “İyi de oÄŸlum, bunların bizim çocuklara ne faydası var?” İşte bu kitabı, babamın o sorusuna yanıt olarak yazdım.
Ülkeye hizmet yani...
- Aynen öyle! Çocuk yetiÅŸtirme üzerine 100’den fazla bilimsel makaleyi literatüre katmış bir uzman olarak, iyi bildiÄŸim bir alanda ülkeme faydalı olmak istedim. Hem benim köydeki çocukluk arkadaÅŸlarıma hem de ÅŸehirlerde çocuk yetiÅŸtiren genç ebeveynlere, içinde somut çözüm önerileri olan bir kılavuz sunmak istedim.
Gerçekten hayatta en önemli uÄŸraÅŸ, anne-baba olmak mı?
- Evet. Bir insanı hayata hazırlamaktan söz ediyoruz. Bundan daha büyük bir sorumluluk varsa da ben bilmiyorum. Ama bence çocuk yetiÅŸtirme iÅŸi sadece anne-babalara bırakılamayacak kadar büyük bir sorumluluk. Zaten insanlık tarihinde sadece ÅŸu son dönemde bu iÅŸi tek baÅŸlarına anne-babalar yapar oldu. Eskiden bu iÅŸ geniÅŸ aileye, hatta bir Afrika atasözünün çok güzel ifade ettiÄŸi gibi, tüm köye düÅŸerdi.
Açar mısınız bunu biraz?
- Bir insanı dünyaya getirmek, onu dünyaya hazırlamak muazzam bir sorumluluk. Durum böyle olunca da, tarih boyunca çocuk yetiÅŸtirme sorumluluÄŸu sadece anne-babaya deÄŸil, dedeye, neneye de verilmiÅŸ. Demin sözünü ettiÄŸim Afrika atasözünün çok güzel özetlediÄŸi gibi, “Bir çocuÄŸu yetiÅŸtirmek için bir köy gerekir!” denmiÅŸ. Bunu sözün anlamını, benim gibi köy çocukları çok iyi bilir. Eskiden herkesin birbirini bildiÄŸi, kolladığı mahallelerde yetiÅŸenler de bilir. EÄŸer çocuÄŸunuzu böyle bir ortamda yetiÅŸtiriyorsanız, yani tek başınıza deÄŸil, annenizle, babanızla, amca, teyze, halalarınızla birlikte yetiÅŸtiriyorsanız, bence yazdığım kitaba pek ihtiyacınız yok! Çünkü bütün bir ‘köy’ çocuÄŸunuzun iyiliÄŸi için seferber olmuÅŸsa, zaten bu ‘ortak akıl’ size gerekli bütün yolları gösterecektir. Ama sorumluluk sadece sizin üzerinizdeyse, iÅŸte o zaman sizinle paylaÅŸmak istediÄŸim ÅŸeyler var. Hepimiz için daha iyi anne-baba olmaya çalışmanın yolları var.
Ama iyi anne-baba olamayanlar da var. İtiraf da ediyorlar, “Ben çok iyi CEO oldum, ama iyi baba olamadım!” “Çok iyi sanatçı oldum ama çocuÄŸumun özel günlerinde yanında olamadım, sanatımı, turnemi tercih etim!” Nasıl açıklanır bu? Yazık bir durum deÄŸil mi?
- E yazık tabii! Sadece çocuklarının hayatında olmadıkları için deÄŸil; kendi hayatlarına eÄŸlenceli bir uÄŸraşı katmayı beceremedikleri, kendilerini o mutluluktan mahrum bıraktıkları için de yazık! Çünkü çocuk yetiÅŸtirme, oldukça eÄŸlenceli bir uÄŸraÅŸ. Çocukların ilk adımı, ilk konuÅŸması, ilk okula baÅŸladığı gün... Hepsi ayrı bir mucize. Bu mucizeye ortak olmak büyük bir ayrıcalık. Kitapta detaylarını anlattığım gibi çocuklar büyüdüklerinde sizin onlara aldığınız iyi oyuncakları, evleri arabaları hatırlamıyor, onlar sizlerle geçirdiÄŸi güzel vakitleri hatırlıyor.
ÇocuÄŸu olanların baÅŸucu kitabı olacak
Peki bu çocukları büyütme iÅŸinin sürekli olarak anneye devredilmesine ne diyeceksiniz?
- Türkiye’de çocuk yetiÅŸtirme sürecinde beni en çok öfkelendiren durumlardan biri bu! Babaların aile fotoÄŸrafında olmaması! Ama bu hızla deÄŸiÅŸiyor çünkü hayat hızla deÄŸiÅŸiyor. Kendi hayatımdan da biliyorum. Dedemden babama, babamdan bana ve benden benim oÄŸluma en büyük deÄŸiÅŸimi gözlediÄŸim alan cinsiyet rollerine yaklaşım oldu. Dedem bir kere bile babamın elinden tutmamış. Babam, kendi çocuÄŸuna toplum içinde sarılamamış. Hayat deÄŸiÅŸiyor, bizim de deÄŸiÅŸmemiz gerekiyor. Bu deÄŸiÅŸime kendimiz için olmasa da, çocuklarımız için ayak uydurmak zorundayız. Sonuçta biz çocuklarımızın rol modelleriyiz. Baba olmak demek, öyle belli bir yaÅŸa gelince ortaya çıkmakla olmuyor. O nedenle kitapta bir bölümü sadece babalar için yazdım.
“21 yüzyıl, babaların yüzyılı olacak” diyorsunuz. Neden?
- Sadece bizde deÄŸil, dünyanın her yerinde hem cinsiyet rolleri hem de babalık rolü hızla deÄŸiÅŸiyor. Eskiden annelerin çocuk geliÅŸimine etkisi üzerine yapılan tüm çalışmalar artık babalar için yapılıyor. Önümüzdeki dönemde, evde çocuÄŸuna bakan baba sayısı hızla artacak. Bir de erken yaÅŸta babanın rolünün önemi gün yüzüne çıktı. Artık ÅŸunu biliyoruz ki, erken yaÅŸlarda temeli saÄŸlam atılmayan iliÅŸki, sonradan saÄŸlıklı bir ÅŸekilde geliÅŸemiyor. Okul öncesi dönemden baÅŸlayarak çocuÄŸuyla güvene dayalı bir iliÅŸki, saÄŸlıklı bir diyalog kuramamış bir babanın, sonraki yıllarda ‘pat’ diye bu eksiÄŸi kapatması oldukça zor.
Çocuk yetiÅŸtirmede neler deÄŸiÅŸti?
- En büyük deÄŸiÅŸim, demin anlattığım gibi, çocuk yetiÅŸtirme sorumluluÄŸun, anne-babanın uhdesine kalmış olması. Daha kendisi geliÅŸim çağında olan bireylere, “Hadi bu çocuk senin! Onu hayata hazırla bakalım diyoruz!” Bu çok yeni bir durum insanlık tarihi için. O nedenle genç anne-babalar, uzmanlara ihtiyaç duyar oldu. Bu da yeni bir durum. Benim ‘ebeveynlik krizi’ dediÄŸim iÅŸte bu noktada ortaya çıktı.
Nedir ‘ebeveynlik krizi’?
- Eskiden çocuk yetiÅŸtirmenin yolu yordamı, ‘gelenek’ten geçerdi. Ama geleneksel aile yapısı, yerini çekirdek aileye bırakmış durumda artık. Batı’da iki yüzyılda gerçekleÅŸen bu geçiÅŸ, bizde iki kuÅŸakta gerçekleÅŸti. Çok deÄŸil 50 yıl evvel, çoÄŸunluÄŸu köyde yaÅŸayan bir ülkede ÅŸu anda nüfusun yüzde 80’i kentlerde yaşıyor. Bu hızlı deÄŸiÅŸimle birlikte hem geleneÄŸin çocuk yetiÅŸtirmedeki iÅŸlevi ortadan kalktı hem de ailelerin neredeyse tamamı küçüldü, çekirdek aile oldu. Bu durum da çocuk yetiÅŸtiren anne-babaları büyük bir strese ve çaresizliÄŸe itiyor. Çünkü hiçbirimizin tek başımıza üstesinden gelemeyeceÄŸi bir sorumluluk bu. Ebeveynlik krizi de bu noktada yaÅŸanıyor. Tek başımıza kaotik görünen bu çocuk yetiÅŸtirme sürecinin içinden çıkamayınca, birilerinin bize bir altın formül, bir reçete, bir hap vermesini bekliyoruz! Ama böyle bir ÅŸey yok. Bu nedenle ben bu kitapta, anne-babalara, bu hap arayışından vazgeçmelerini öneriyorum. Çünkü yanlış hapı alma olasılığı çok yüksek! ‘Mükemmel ebeveynlik’ diye bir ÅŸey yok. Mükemmeli ararken, çocuklarını ve kendilerini heba eden anne-baba çok.
Her çocuk ‘biricik’ mi?
- Tabii ki. Aynı koÅŸulda yetiÅŸen iki çocuk bile birbirinden apayrı yere varabiliyor. ‘Mizaç’ çok önemli. Her çocuÄŸun mizacı kendine has.
Peki doÄŸru çocuk yetiÅŸtirmenin ortak noktaları neler?
- Birkaç yıl evvel ABD Bilimler Akademisi adına, bir ebeveynlik raporu hazırladık. Oradan da yola çıkarak çocuk yetiÅŸtirirken altına imzamı atacağım ÅŸu beÅŸ prensibi bu yeni kitapta uzun uzun örnekleriyle anlattım. Neler mi onlar? ÇocuÄŸunuzun mizacını tanıyın. ÇocuÄŸunuzla güvene dayalı sıkı bir baÄŸ kurun. Mükemmel deÄŸil, olduÄŸu kadar iyi bir ebeveyn olun. Evde belli bir rutin oluÅŸturun. Ve son olarak ne olur çocuÄŸunuzu baÅŸkalarıyla kıyaslamayın!
ÇOCUÄžUNU TUVALETE GÖTÜRMEYEN, ALTINI DEĞİŞTİRMEYEN GECE KALKMAYAN, YEMEĞİNİ YEDİRMEYEN ADAMA BABA DENMEZ!
Ben bu kitabı erkeklerin de mutlaka okuması gerektiÄŸine inanıyorum. Çocuk yetiÅŸtiren bir kadın olarak anladım ki, eÅŸim olmasa çok zor olurmuÅŸ her ÅŸey, hatta kalkamazmışım altından, gerçekten tek kiÅŸinin yapabileceÄŸi bir ÅŸey deÄŸil. Bu kitapla erkeklere nasıl bir mesaj veriyorsunuz?
- Bu kitabı okuyan babalara özel bir çaÄŸrım var: Biz, çocuk yetiÅŸtirme konusunda babalarımızdan maalesef çok ÅŸey öÄŸrenemedik. Onlar bize rol model olamadılar. ÇocuÄŸuyla daha doÄŸuÅŸtan ilgilenen, onun altını deÄŸiÅŸtiren, yemeÄŸini hazırlayan, anne olmadan çocuÄŸuyla birkaç saat deÄŸil, birkaç gün geçiren baba örnekleri çok az. Bakın Türkiye’de yapılan bir araÅŸtırmaya göre, babaların yüzde 90’dan fazlası, anneyi çocuk bakımının asli sorumlusu olarak görüyor. Hal böyle olunca da, çocukta görülen her türlü sorunda, ilk suçlanan kiÅŸi de anne oluyor. Ömrünü çocuÄŸuna adamış insanların önünde eÄŸilmemiz gerekirken, dönüp bir de onları en küçük aksaklıkta suçlamaya kalkmak, hakkaniyet ilkesine de etik deÄŸerlere de sığmaz! Kitabı, biraz da bu döngüyü kırmak için yazdım. Babalar biraz topa girse anlayacak ki, çocukta gözlenen her ÅŸeyin sorumlusu anne deÄŸil!
Bir sürü hödük baba, ilgisiz baba var ortalıkta. Var ama yok baba, sadece hafta sonu babası, sadece kural koyan baba, sadece korkulan baba, sadece çalışan ve rahatsız edilmemesi gereken baba, sadece birlikte televizyon izlenen baba, duyguların anlatılamadığı babalar... Bu babaların ortak yanlışları ne?
- Bizim kültürümüzde babaya biçilen rollerden biri, disiplin ve otoriteyi saÄŸlamak. Anne sevgi ve ÅŸefkat, baba ise kontrol ve disiplini saÄŸlayan kiÅŸi. Bu, iki taraf için de ne kadar acı bir durum! Pek çok baba biliyorum çocuÄŸunu sevmek istiyor ama bu ciddi baba rolünden çıkamadığı için yapamıyor. Pek çok anne de kendini aynı gerekçeyle güçsüz hissediyor, zira çocuk, onun aile denklemindeki yerini biliyor. Oysa ebeveynlik, duygu ve kontrolü bir arada dengeleyebilme sanatıdır. Bunun dörtlü ÅŸemasını kitapta anlattım. Bizim daha duygusal babalara ve daha güçlü annelere ihtiyacımız var!
Türk erkekleri ve Türk babaları için nasıl bir uyanış gerekiyor?
- Sorun, sadece çocuk yetiÅŸtirme sorunu deÄŸil. Türkiye’nin toplumsal cinsiyet üzerine ciddi bir uyanışa ihtiyacı var. Kadınların toplumdaki rolüyle, çocuk geliÅŸimi arasında çok ciddi bir baÄŸ var. EÄŸer siz kadınları eve hapsederseniz, onları eÄŸitim ve istihdamın dışında tutarsanız, asıl faturayı o kadından çok, onun yetiÅŸtirdiÄŸi çocuk ödüyor! EÄŸitilmemiÅŸ, ekonomik bağımsızlığı olmayan bir annenin yetiÅŸtirdiÄŸi çocuk, akranlarından bir adım geride baÅŸlıyor hayata. Ve o makas bir ömür zor kapanıyor. Elimizdeki her türlü gösterge ÅŸunu çok net bir ÅŸekilde ortaya koyuyor ki, annenin eÄŸitim seviyesi ve istihdama katılımı arttıkça, çocukların okula hazırlığı, okulda baÅŸarısı da artıyor. O nedenle tüm dünyada kalkınma hamleleri, anneleri ekonomiye ve eÄŸitime katarak baÅŸlıyor. Bizim bu konudaki karnemiz ise çok zayıf. Hem kadınlar erken yaÅŸta okulu terk ediyor hem de zar zor okuyan kadınlar, istihdamda kendilerine yer bulamıyor. Her iki durumda da faturayı, toplum olarak biz ödüyoruz. O nedenle erkeklerin, babaların uyanışı fevkalade önemli! Çünkü eÅŸlerini çalıştırmayanlar da onlar, kız çocuklarını okula göndermeyenler de onlar.
ÇocuÄŸunun altını deÄŸiÅŸtirmemiÅŸ, onu tuvalete götürmemiÅŸ, gece kalkmamış, yemeÄŸini yedirmemiÅŸ, masal anlatmamış adama ‘baba’ denir mi?
- Diyoruz ama dememek gerek! Åžunu da söyleyeyim, ÅŸu saydıklarını yapmadan bir babanın çocuÄŸunu tanıması, onunla saÄŸlam bir duygusal baÄŸ kurması mümkün deÄŸil. Yani kaybeden sadece çocuk deÄŸil, kaybeden aynı zamanda baba. Çünkü bu babanın ileriki yaÅŸlarda o çocukla, saÄŸlıklı, güvene dayalı bir diyalog kurması o kadar zor ki.
ÇocuÄŸu olanların baÅŸucu kitabı olacak
ZİHİNSEL GELİŞİM DOĞUŞTAN DEĞİL
ÇOCUÄžUN ZEKÂSINI ATTIRMAK MÜMKÜN!
Çocuklarda erken yaÅŸta zihinsel geliÅŸimi desteklemek için neler yapmalıyız?
- Öncelikle, zihinsel geliÅŸimin, doÄŸuÅŸtan olmadığını kabul etmemiz gerekiyor. Maalesef Türkiye’de pek çok anne-baba ve eÄŸitimci, hâlâ temel becerilerin doÄŸuÅŸtan sabitlendiÄŸine inanıyor. Bu ciddi bir sorun çünkü eÄŸer doÄŸuÅŸtan sabitse, sizin çok da uÄŸraÅŸmanıza gerek kalmıyor. Oysa artık bilimsel olarak biliyoruz ki, zekâ puanı bile çeÅŸitli müdahalelerle arttırılabiliyor. Kitapta detaylarını anlattığım pek çok adım var atılması gereken. Balık diyeti, kelime hazinesi ve kaliteli okul öncesi eÄŸitime katılım bunlardan birkaçı. Bir de son dönemde gündeme gelen ‘duygu kontrolü’ kavramı var. Çok çok önemli olduÄŸu için kitapta epey yer verdim. Duygularını kontrol edemeyen çocuklar, zihinsel kapasitelerini de kullanamıyor.
Marshmallow testini anlatır mısınız?
- Aslında çok basit bir test. ÇocuÄŸa bir lokum verip iki seçenek sunuyorsunuz: “Dilersen bu lokumu hemen yiyebilirsin ama eÄŸer yemez de biraz beklersen, sana bir lokum daha vereceÄŸim!”
Bu testin bugün tüm çocuk geliÅŸim kitaplarında klasik bir çalışma olarak anlatılmasının nedeni ise, yukarıdaki soruya çocukların verdiÄŸi tepkinin uzun vadeli sonuçları. 4-5 yaÅŸlarında lokumu hemen yiyenlerle, ikinci lokumu bekleyenler arasında uzun vadede çok ciddi farklar ortaya çıkıyor. İkinci lokumu sabırla bekleyen çocuklar, eÄŸitimden saÄŸlığa, finansal duruma kadar performansı ölçülen pek çok alanda diÄŸer gruptan çok daha iyi durumda. İster obezite oranlarına bakın, ister eÄŸitim ve gelir göstergelerine sonuç hep ikinci lokumu bekleyenlerin lehine. Aslında testin ölçtüÄŸü beceri, benlik kontrolü ya da öz denetim dediÄŸimiz kavram ki, bu da öÄŸretilebilir bir ÅŸey.
ÖNCE ANADİLİNİ ÖÄžRENSİN DİYE BİR ÅžEY YOK!
Çocuklara ikinci dil öÄŸretmenin ideal yaşı nedir?
- İdeal yaÅŸ, erken yaÅŸtır. Eskiden, “Önce anadili öÄŸrensin, sonra baÅŸka dili öÄŸrensin!” mantığı yaygındı. Ancak bu tez bilimsel olarak geçerliliÄŸini yitirmiÅŸ durumda artık. Ne kadar erken o kadar iyi. Çünkü erken yaÅŸta birden çok dil öÄŸrenen çocuklar hem yaratıcılık hem eleÅŸtirel düÅŸünme, hem de zihinsel esneklik bakımından tek dil konuÅŸan akranlarından bir adım önde.
İLK 18 AYDA KESİNLİKLE ELLERİNE TELEFON, İPAD VS VERMEYİN!
Çocukları, ekran bağımlılığından nasıl koruyabiliriz? Siz küçük yaÅŸta ellerine cep telefonu verilmesine karşısınız, deÄŸil mi?
- İki çocuk yetiÅŸtiren bir baba olarak, benim de evde en çok zorlandığım konuların başında ekran bağımlığı geliyor. Oysa ilk oÄŸlum doÄŸduÄŸunda, ekran bağımlısı olmasın diye evde televizyon bile yoktu. Ama zamanla öÄŸrendik ki, ekranları yasaklamak çözüm deÄŸil. Çünkü dışarıda ekranlı bir dünya var. O nedenle yasaktan ziyade belli bir kontrol gerekiyor. Kitapta yaÅŸa göre bunun çizelgesini çıkarttım. İlk 18 ayda, sıfır ekran olması gerek! Yani ne tablet ne telefon ne de televizyon. Ondan sonraki dönemde, iki yaÅŸa kadar ekranla tanışma olabilir ama beÅŸ yaÅŸa kadar sınır bir saat. Okul döneminde artık çocuklarla birlikte bir ekran takvimi çıkarmak gerekiyor. Ama unutmayalım, bağımlılık bir ortam meselesidir. Ev ortamında anne-baba ekrana bağımlıysa, çocuk da bağımlı olacaktır!
Çocuklarınızla bir ‘teknoloji detoksu’ maceranız var, anlatır mısınız?
- Benim iki oÄŸlum da ekran bağımlısı. O yüzden üç haftalık bir ‘ekran detoksu’ yapmaya karar verdik. “Tatil de ideal fırsat!” dedik. Ortamı deÄŸiÅŸtirdik ve üç haftalık bir tatile çıktık. Tüm ekranları evde bırakarak tabii. İşi biraz daha abartıp, otelsiz, elektriksiz, çadır ve doÄŸada geçen bir tatil yaÅŸadık. DoÄŸrusu çocukları ikna etmek hiç de kolay olmadı. Bilgisayar oyunlarından, arkadaÅŸlarıyla iletiÅŸim kurdukları telefonlarından uzak üç hafta onlar için üç asır demekti. Ama uzun müzakereler sonucu anlaÅŸtık ve bavula bolca kitap doldurup çıktık yola. Ekranlardan uzak olduÄŸumuz günlerde fark ettim ki, elde akıllı telefon, arkada açık televizyonla kaliteli zaman paylaşımı filan olmuyormuÅŸ! Çocuklarla gerçek manada bir diyalog için, bütün bu ekranların kapanması gerekiyor. O üç haftalık mola olmasaydı, bugün çocuklarımı bu kadar iyi tanımıyor olacaktım! DaÄŸ baÅŸlarında, dere kenarlarında saatlerce süren yürüyüÅŸlerde çocuklarımla yıllardır yapamadığım derinlikte sohbetlere daldık, gündelik hayat içinde bir türlü konuÅŸmaya fırsatımız olmayan konulara girdik. Yeni ÅŸeyler öÄŸrendik hayata dair, birbirimize dair… Herkese tavsiye ederim. Köyü olan köyde, olmayan baÅŸka yerde denesin ama mutlaka denesin.
AyÅŸe Arman, Hürriyet

