
Prof. SELÇUK ŞİRİN YAZMIÅž
Eski Türkiye’de yoksulluk görünen, üzerine konuÅŸulan, tartışılıp dert edilen bir meseleydi. Bir dönem Türkiye’nin en çok okunan yazarları yoksulluÄŸu anlatırdı ki kitaplarında. Kariyerlerinin zirvesinde Tarık Akan ve Cüneyt Arkın bir iÅŸçi filmi olan Maden’de bir araya gelmiÅŸ, giÅŸe rekorları kırmıştı. Cem Karaca hit ÅŸarkısında bir tamirci çırağının sınıfsal aÅŸkını anlatıyordu.
Sonra?
Sonra 12 Eylül oldu ve yoksulluÄŸu dert eden herkes ya içeri atıldı ya da sürgün edildi. Yeni rejim yoksulluÄŸu görünmez kılma iÅŸinin dayakla çözülemeyeceÄŸini bildiÄŸi için Özal’a kapıları açtı. O da Reagan ve Thatcher tarafından ince elenip sık dokunarak geliÅŸtirilen liberter (rugged individualism) söylemi Türkiye’ye moda bir akım olarak sundu. Ne diyordu o dönemin kullanışlı aptalları: Yoksulluk yoktur, fakirliÄŸi seçen birey vardır! Sistem yoktur, kiÅŸisel tercihler var. Fakirsen çalış ki senin de olur! Bu sayede fakirlik kiÅŸisel bir zaafiyet, zenginlik bireysel bir baÅŸarı olarak medyada ve televizyonda pazarlandı. Rolex saatin, istakozun gösterilmesi iÅŸte bu yüzden ayıp olmaktan çıktı.
Özal’la gelen bireyci yaklaşım pekçok krize dayandı ama bu son krize dayanamadı. Bunun temel sebebi bu krizin beyaz yakalıları da ciddi bir ÅŸekilde vuruyor olması. Eskiden doktor, mühendis, yöneticiler, medyada, sinemada, televizyonda baÅŸarılı iÅŸlere imza atanlar, esnaflıktan para kazananlar kendilerine rahat bir hayat kurup, çocuklarına güvenli bir gelecek sunabiliyordu. Son kriz iÅŸte bu grubun altındaki halıyı çekti. Artık sadece yoksullar ya da eski tabirle ‘ortadirek’ deÄŸil, ‘çalış senin de olsun’ dediÄŸi beyaz yakalılar da sefaletin altında eziliyor. Sisteme sadık, sınıfsal her türlü eleÅŸtiriye mesafeli, “Sen eski Türkiye’yi bilmiyorsun!” telkinleriyle büyütülmüÅŸ nesil bu günlerde sınıfsal konumunu keÅŸfediyor. O yüzden eskiden baÅŸarı timsali sayılan Rolex ve istakoz artık sınıfsal bir gösterge iÅŸlevi görüyor. Alkışın yerini öfke alıyor.
@selcuksirin
...
Devamı @GazeteOksijen ‘de!