
SAYILARIN EFENDİSİ: CAHİT ARF
Ünlü Türk Matematikçisini Tanıyalım
"Ben, Cahit Arf. 1910’da Selanik’te doÄŸdum; yani Atatürk’le hemÅŸeriyiz! Balkan SavaÅŸları baÅŸlayınca ailemle İstanbul’a göç etmek zorunda kaldık. Ailem beni hiç sokaÄŸa bırakmazdı. Çünkü “mahalle çocuÄŸu” olabilirdim. Ben de ne yapayım, kendi içime döndüm, oyunumu kendi başıma kurdum. ÇocukluÄŸumda sürekli kâğıttan oyuncaklar yapardım. Yeni oyuncaklar icat ediyordum ve sürekli çevremi inceliyordum."
Elinizi cebinize atın bakalım. EÄŸer ÅŸanslıysanız ve 10 liralık bir banknot çıkarsa, neler yapabilirsiniz bu parayla? Belki heyecanlı bir oyun indirebilir, güzel bir sandviç yiyebilir, keyifli bir kitap alabilir ya da yeni bir müzik albümü dinleyebilirsiniz... Ama ÅŸimdi bunları boÅŸ verin ve paranın arkasını çevirin. GördüÄŸünüz kiÅŸi kim, biliyor musunuz? Türkiye’nin en ünlü matematikçilerinden Cahit Arf. Bakın size neler anlatıyor...
BeÅŸinci sınıfa geçmiÅŸtim, ama hâlâ matematiÄŸe pek ilgim yoktu. O sıralar dilbilgisi daha çok ilgimi çekiyordu, bir baÅŸka merakım da resim yapmaktı. Matematik olarak öÄŸrendiÄŸimiz ÅŸey aritmetikti: Yani sayıları toplamak, çıkarmak, çarpmak vs… Hani öyle antika problemler vardır; denklem kurmak gerekir. ÖrneÄŸin adamın biri çarşıya gitmiÅŸ, ÅŸu kadar ÅŸundan bu kadar bundan almış... Bunlar aslında denklemle, cebirle çözülür. Ama o zaman ilkokulda cebir yoktu ki...
BeÅŸinci sınıfta bir öÄŸretmenim vardı. Aslında öÄŸretmen deÄŸildi. Liseyi bitirmiÅŸ. İstanbul’a gidip diÅŸçi olacakmış. Bunun için paraya ihtiyacı var ve para biriktirmek için de öÄŸretmenlik yapıyor. Benimle ilgilendi; bana Öklit geometrisinin ilk teoremlerini ispat ettirdi. En sonuncusu da bildiÄŸiniz Pisagor teoremiydi. Ama bunu beceremedim; bana kendisi anlattı. Onun sayesinde matematikle ilgilenmeye baÅŸladım, özellikle de geometriyle.
Ortaokulda matematik dersine hiçbir kitaptan çalışmazdım. Dersi dinlerdim ama not almazdım. Sınavlardan önce de ders çalışmama gerek yoktu; çünkü arkadaÅŸlarım hep gelip bana soru sorarlardı. Ortaokulu böylece arkadaÅŸlarımın sorularına yanıt vererek geçirdim. Ailem yeteneÄŸimi öÄŸretmenlerimden duydu. Ve beni, liseyi okumam için Fransa’ya gönderdiler. Üç yıllık okulu iki yılda bitirip Türkiye’ye döndüm.
O sıralarda Türk hükümeti yüksek öÄŸrenim görmek üzere sınavla Avrupa’ya öÄŸrenci gönderiyordu. Sınavı kazanarak yeniden Fransa’ya gittim. İki yıl yüksek okullara hazırlık sınıflarına devam ettikten sonra “École Normale Supérieure”e kaydoldum ve orayı da iki yılda bitirdim. Bir süre İstanbul’da matematik öÄŸretmenliÄŸi yaptıktan sonra doktora için Almanya’ya gittim. İşte, asıl ondan sonra matematikte “ünlüler ligine” adımımı attım.
Bir buçuk yıl sonra, 1938’de doktoramı bitirdim. Hocam Helmut Hasse ile beraber ulaÅŸtığımız sonuçlar artık “Hasse-Arf teoremi” olarak anılmaya baÅŸlamıştı. Ertesi yıl da Almanya’da kaldım ve bu sürecin ürünü de matematikçilerin “Arf deÄŸiÅŸmezi” dedikleri buluÅŸum oldu; 10 liralık banknotların arkasındaki formül iÅŸte budur. 1942’de İkinci Dünya Savaşı sürerken bir hafta eve kapandım. Haftanın sonunda ortaya bazı yeni buluÅŸlar çıktı ve dünyaya yayıldı. Onlara bugün hâlâ “Arf halkaları” ve “Arf kapanışları” deniyor.
1943’te profesör oldum. Türkiye’deki ve yurt dışındaki bazı üniversitelerde dersler verdim. TÜBİTAK’ın kuruluÅŸunda çalıştım. Çok sayıda ödül aldım. Ama hep ÅŸuna inandım ve öÄŸrencilerime de bunu anlattım: “Her buluÅŸun ya da matematikteki tüm ispatların arkasında bir düÅŸünce vardır. BaÅŸarılı matematikçilerin genelde benimsedikleri de budur: Belli bir düÅŸünceyle hareket etmek. Rastlantılara dayalı ya da deneme yanılmayla bulunmuÅŸ ÅŸeyler, o kadar da deÄŸerli deÄŸildir.”
Ha, bir de ÅŸunu söyledim öÄŸrencilerime: “Soyut ispatların yaÅŸamla iliÅŸkisini kurmaya çalışın. Somut konular üzerine eÄŸilmek, daha sonra bunları soyut matematikle birleÅŸtirmek gerekir. İlk ÅŸunları sormak gerekir: ‘Bunu neden yapıyorsun? Gerçek yaÅŸamla bunun iliÅŸkisi nedir?’ Yoksa, bir ÅŸeyleri kuru kuruya ezberlemek anlamsızdır.”
Neyse… Åžimdi müsaadenizle matematikle uÄŸraÅŸmaya devam edeceÄŸim. Çünkü bilim insanı olmak bir meslek deÄŸil, bir yaÅŸam biçimidir benim için. Duydunuz mu, bilmiyorum; aslında 1997’de aranızdan ayrıldım. Ama buluÅŸlarım yaÅŸamlarınızda yer almaya devam ediyor./
***
(Kumbaradergisi)