
"Köylü milletin efendisidir.”
ATATÜRK VE ÇÄ°FTÇÄ°
(Gerçekler alenen paylaÅŸtıkça öÄŸrenilir ve çoÄŸalır. Ä°yi okumalar…)
***
”Ben çiftçinin tohumluk buÄŸdayını sattıran kanun istemiyorum. / M. Kemal Atatürk.
Bu sözün niçin ve nerede söylendiÄŸinin de bir hikayesi var:
Atatürk, dinlenmek Ä°çin gittiÄŸi Ä°stanbuldaki Florya KöÅŸkünden yanında yalnızca ÅŸoförü ile Küçükçekmece’ye doÄŸru giderken tarlasında sabanla çift süren bir çiftçi görür. Çiftçinin sabanında koÅŸulu olan öküzün yanında, koÅŸulu bir de merkep vardır.
Åžoförüne;
“Arabayı durdur” der.
Arabadan Ä°ner ve tarlaya doÄŸru yürür. Çiftçi, kendisine doÄŸru geleni görmüÅŸtür. Sabanında koÅŸulu olan öküzü ve merkebi durdurur. Çiftçi yanına gelince, Atatürk;
“Kolay gelsin AÄŸa” der.
“SaÄŸolasın Bey, hoÅŸ geldin!”
“HoÅŸbulduk AÄŸa. Yoldan geçerken dikkatimi çekti, öküzün yanına merkep koÅŸmuÅŸsun. Hiç öküzün yanına merkep koÅŸulur mu? Bunlar denk deÄŸil.
Köylünün canı sıkkındır, biraz da alınmıştır. Bezgin bir ses tonuyla;
“Merkeple öküzün yan yana koÅŸulmayacağını bilmiyom mu sanıyon bey. Sen bunu bana mı söylüyon? “Kime söylemeliyim aÄŸa?”
“Sen bunu git vergi memuruna söyle...”
“Vergi memuruna mı?”
“He ya! Bu sene ürünüm kıt oldu, vergi borcumu ödeyemedim.”
“Dört gün önce vergi memurları öküzün eÅŸini, vergi borcunu anca karşılar diyerek alıp götürdüler.”
Atatürk araya girmedi, çiftçinin içini dökmesini bekledi.
”Sattılar; benim öküzün eÅŸi sizin gibi beylerin sofrasına et, sucuk oldu bey.”
Atatürk, çok sinirlendi. Çiftçiye deÄŸil, bu bozuk düzenin böyle gelip böyle gitmesine…
Alışkanlığı gereÄŸi kızdığı zaman kaÅŸlarını çatmaktadır.
“Onun bu halini gören köylü;
“Bana niye kaÅŸ çatıyon bey?”
Atatürk onu dinlemk istediÄŸi için konuÅŸmasını kesmek istemedi.
“Yalan söylediÄŸimi mi sanıyon?
“…?”
“sana ne söylediysem hepsi doÄŸru. Ben Küçükçekmece köyündenim.”
“….!”
“Ä°nanmıyorsan muhtara sor istersen…”
Atatürk, bu kez daha fazla beklemedi. Çiftçinin içini iyice döktüÄŸünü düÅŸündü.
“Neden Kaymakam Bey’e gidip durumu anlatmadın AÄŸa?”
“Gittim Bey, gittim!”
Köylü duraksadı, öfkesinden yutkundu…
Bunu anlayan Atatürk, devam etti:
“Kaymakam ne dedi?”
“Git borcunu öde” dedi.
“Sen de Vali Bey’in yanına gitseydin”
Köylü Atatürk’ü bir müddet süzdü. Ä°çinden kendi kendine ‘Benimle dalga mı geçiyon bey’ demek istedi, ama o Bey ÅŸimdi tarlasında bir misafirdi. Onun gönlünü kırmak istemedi…
Atatürk, konuÅŸmadan adamı dinlemektedir. Zamanı yine çiftçiye bırakmak istedi. Köylü, konuÅŸmaya devam etti. Aklından geçen sert üslubunu biraz yumuÅŸattı:
“Sen hiç Vali’nin yanına gitmemiÅŸsin bey. Halından belli oluyor.”
“Halimden belli mi oluyor?”
“He ya! Hem gitseydin bilirdin.”
“Neyi bilirdim?”
“Kapıdaki Jandırmaların adamı içeri koymadığını…”
Atatürk devam etti;
“BaÅŸvekil Ä°smet PaÅŸa’ya telgraf çekip, durumunu niye izah etmedin?”
Köylü kontrol altında tuttuÄŸu sinirini, gülümseyerek ayarladı.
“Ä°nsanı güldürme bey…”
“BaÅŸvekilin kulağı sağır, duymaz diyorlar…”
Atatürk, kızmıştır. Köylüye deÄŸil, bu eksik ve yalan yanlış bilginin köylünün inadına inanmış olmasına… (Not: Ä°smet paÅŸanın savaÅŸ meydanlarındaki top seslerinden kaynaklanan iÅŸitme kaybı vardır, yani Ä°nönü de iÅŸitme kaybından dolayı “gazi”dir).
Atatürk;
“Peki! Gazi PaÅŸa’ya niye telgraf çekmedin?” diye sorar.
“O’nun da bir gözü kör, görmez diyorlar. Hem, sen zenginsin tomofilin bile var. Bunları heç duymadın mı Bey?
Atatürk, bu arada kendisine söylenmeyen, kendisinden saklanan pek çok gerçeÄŸi bizzat köylünün aÄŸzından öÄŸrenmiÅŸtir. Bunları öÄŸrenince hüzünle karışık buruk bir mutluluk duymuÅŸtur…. Bu duygu dalgalanması içinde cüzdanından elli lira çıkarır.
“Bunu kabul et aÄŸa. Öküzün yanına bir eÅŸ alırsın, çift olur” der.
Köylü ÅŸaşırır. Elleri titreyerek Gazinin uzattığı parayı alır. Bu parayı alırken, artık çift öküzü olacağını, daha çok mahsül üreteceÄŸini, devlete olan vergi borcunu daha kolay ödeyeceÄŸini düÅŸünür.
Atatürk çiftçinin yanından ayrılır. Hızlı adımlarla arabasına doÄŸru yürür.
Florya köÅŸküne döner. BaÅŸbakan Ä°smet PaÅŸa’ya ÅŸu telgrafı çeker:
“Derhal Heyeti Vekileyi (Bakanlar Kurulunu) topla, Ä°stanbul!a gelin…”
BaÅŸbakan ve Bakanlar Kurulu Florya köÅŸküne gelirler.
Atatürk, ÅŸoförünü köylüyü alıp gelmesi için yollamıştır.
Arabanın içinde sıra sıra dizilmiÅŸ Jandarmaların arasından Florya KöÅŸküne gelen köylü;
“Eyvah ben ne yaptım”, diye için için dövünmektedir.
Kendisini kapıda karşılayan şık giyimli bir beyefendi nazik bir sesle;
“Beni takip edin efendim” deyince içi biraz ferahlasa da çok korkmuÅŸtur.
Adamı takip ederek büyük bir toplantı salonuna girerler.
Salon kalabalıktır. Ortada büyük bir masa, etrafında sandalyelere oturmuÅŸ şık giyimli insanlar ile ayakta duran iki kiÅŸi daha vardır.
Gözleri karamış, ayakları bedenini taşımakta zorlanmaktadır.
Heyecandan kalbi fırlayacak gibidir. Tanıdık bir ses duyar:
“HoÅŸgeldin aÄŸa. Gel senin yerin burada…” diyen Atatürk, saÄŸ tarafında, yanında ayırdığı boÅŸ sandalyeyi eliyle iÅŸaret etmektedir.
Köylü, zorlanarak yürür ve yığılırcasına sandalyeye oturur.
Durumunu anlayan Atatürk;
“Sakin ol aÄŸa, korkacak hiç bir ÅŸey yok…”
“SaÄŸol Bey, SaÄŸol…”
Köylünün soluklanmasını ve rahatlamasını bekleyen Atatürk, bir müddet sonra;
“Seni buraya niye çağırdım, biliyor musun AÄŸa?”
“Hayır Bey, bilmiyom...”
“Dün bana anlattıklarını, bugün burada anlatmanı istiyorum.”
“Ama; bir tek kelimesini dahi atlamadan, eksiksiz olarak anlatmanı istiyorum.”
“Haydi baÅŸla, seni dinliyoruz.”
Köylü başından geçenleri bir bir anlatır. Daha önce söylediklerinin eksik olanlarını Atatürk, tamamlar. Köylünün konuÅŸması bitince Atatürk, masada oturanları tek tek tanıtır.
Kendisinin de Gazi Mustafa Kemal olduÄŸunu söyler.
Sonra ayaÄŸa kalkar. Elini masaya sertçe vurarak, öfkeli bir sesle;
“Beyler, ben çiftçinin koÅŸumluk hayvanını sattıran kanun istemiyorum. Ben çiftçinin tohumluk buÄŸdayını sattıran kanun istemiyorum. Ben çiftçinin tarım aletini, sağımlık hayvanını sattıran kanun istemiyorum. Ankara’ya dönecek ve bu iÅŸi hemen halledeceksiniz.”
Bu olaydan sonra aşağıdaki kanun bir gecede hazırlanıp yasalaştırılmıştır:
Ä°cra Ä°flas Kanunu Madde 82/4.: Borçlu çiftçi ise, kendisinin ve ailesinin geçimi için zorunlu olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diÄŸer teferruatı ve tarım aletleri haczedilemez..." /Alıntı