
Mustafa KOÇ Yazarın Tüm Yazıları
ÖZGEÇMÄ°Åž Antalya Manavgat Ahmetler doÄŸumluyum. Ä°lkokulu orada okudum. Aksu Ä°lköÄŸretmen Okulunu bitirdikten sonra 4 yıl ilkokul öÄŸretmenliÄŸi ve okul yöneticiliÄŸi yaptım. Daha sonra girdiÄŸim sınavları kazanarak Ankara Gazi EÄŸitim Enstitüsü EÄŸitim (Pedagoji) bö...

KALP YAPMAYI HERKES ÖÄžRENMELÄ°
Pandemi döneminde sarılmak isteyen öÄŸrencilerim, karşıma geçip ellerini iki omuzlarına çırparak sarıldıklarını anlatmışlardı ve bundan çok etkilenmiÅŸtim. Ä°nsanoÄŸlunun en masum ve en anlamlı tepkilerinden biri bu sarılmak. “Tıpta yeri yok; ama en güzel ilaç, sarılmaktır” derler. Bazen hiç konuÅŸmadan sevgiyi, mutluluÄŸu ve acıları paylaÅŸmayı anlatan kolay bir yoldur bu.
Bazen bedava ÅŸeyler de çok deÄŸerlidir.
Ä°çimizdeki duyguları en kolay ifade etmenin, elbette çok kolay ve çok ucuz baÅŸka yolları da var: Gülümsemek, selam vermek, sarılmak, hepsi bedava. “Merhaba”, demek, “günaydın, hoÅŸça kal, güle güle” demek, “affedersiniz” diyebilmek çok güzel ÅŸey. Türkçenin en sevdiÄŸim, en güzel sözlerinden biri de “kendine dikkat et, kendine iyi bak” demek. Üstelik bunların hepsi de bedava. Ama bazen bedava ÅŸeyler de çok deÄŸerlidir.
Sokakta, yolda, çarşıda insanların yüzlerine bakınca üzülüyorum. SelamlaÅŸmayan, gülmeyen, gergin, yorgun, mutsuz insanlar dolu her yer. Adeta içimize bir virüs girmiÅŸ, bir mutsuzluk, umutsuzluk kaplamış her yanı.
Oysa biz böyle deÄŸildik. Acaba birbirinden bedava ÅŸeyleri bile esirgemeye baÅŸlayan, giderek birbirine yabancılaÅŸmış, içe dönük sevgisiz bir toplum mu oluyoruz? Bunun nedenlerini düÅŸünmekte fayda var.
Birlikte yaÅŸayan, yaÅŸamak zorunda olan bütün medeni toplumlar, ayrışmadan, kimseyi ötekileÅŸtirmeden bir arada yaÅŸamayı öÄŸrenmiÅŸ. Biz de öÄŸrenebiliriz. Zaten artık iyice anlaşılıyor ki bu topraklar ancak bunu öÄŸrendiÄŸimiz zaman huzur bulacak. Bunu baÅŸarmak için de boÅŸ yere yıllarımızı alan ve açık açık “kindar” nesiller yetiÅŸtirmeyi amaçlayan bir eÄŸitim sisteminden de hızla vazgeçmemiz gerekiyor. Böyle bir sistemi dünyanın neresinde var bilmiyorum, ama bu yolla toplumda derin kırılmalar olduÄŸunu görmemek mümkün deÄŸil. Bu durumu ancak sosyologlar açıklayabilir.
En ÅŸiddetli depremlerin bile açtığı yaralar zamanla sarılabilir. Ancak toplumdaki birliÄŸi dağıtan depremlerin ve yaratılan fay kırıklıklarının açtığı yaraları sarmak o kadar kolay olmaz. Bu nedenle “sen ÅŸucusun, sen bucusun” diyerek insanları bölmek, ayrıştırmak, giderek birbirine düÅŸman etmek, bu toplumun geleceÄŸine konmuÅŸ bir dinamit olabilir.
Kalp Yaparak da Yaşayabilirsin, Kalp Kırarak da...
Son günlerde ise adeta bu duruma tepki olarak ortaya çıkmış gibi görünen güzel ÅŸeyler oluyor. Adeta bir bilinçaltı tepkisi gibi herkes birden kalp yapmaya baÅŸladı. Meydanlarda adamın biri iki elinin iÅŸaret ve baÅŸ parmaklarını yuvarlayarak kalp yapmaya baÅŸlayınca bir tür sevgi göstermeye yarayan bu hoÅŸ tepki hızlıca yayıldı. DoÄŸrusu ne dediklerine bile bakmadan söylemek gerekirse demek ki toplumun buna ihtiyacı da varmış diyesim geliyor.
Kalp yapmak hem kolay hem de bedava. Siz de yapın. Çünkü kalp yapanlar, her halde kalp kırmayı sevmezler. Kalp kırmayın, kalp yapın ki kalbiniz de toplum da huzur bulsun! Selam veren, gülümseyen, mutlu insanları çoÄŸaltmak için kalp yapmaya devam edilmeli.
Ben de bu sabah iki elimle hepinize kalp yaparak bu güzel alışkanlığa katılmak istedim.
Åžu yer yüzünde yaÅŸamak için mücadele eden herkes birer iÅŸçi deÄŸil mi? Öyleyse;
1 Mayıs Ä°ÅŸçi ve Emek Bayramınız kutlu olsun!