![Mustafa KOÇ](https://www.mkoc.net/imgs/80x80x1/img-0149_2.jpg)
Mustafa KOÇ Yazarın Tüm Yazıları
ÖZGEÇMİŞ Antalya Manavgat Ahmetler doğumluyum. İlkokulu orada okudum. Aksu İlköğretmen Okulunu bitirdikten sonra 4 yıl ilkokul öğretmenliği ve okul yöneticiliği yaptım. Daha sonra girdiğim sınavları kazanarak Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Eğitim (Pedagoji) bö...
![KALP YAPMAYI HERKES ÖĞRENMELİ](https://www.mkoc.net/imgs/950x534x1/kalp-yapmak.jpg)
KALP YAPMAYI HERKES ÖĞRENMELİ
Pandemi döneminde sarılmak isteyen öğrencilerim, karşıma geçip ellerini iki omuzlarına çırparak sarıldıklarını anlatmışlardı ve bundan çok etkilenmiştim. İnsanoğlunun en masum ve en anlamlı tepkilerinden biri bu sarılmak. “Tıpta yeri yok; ama en güzel ilaç, sarılmaktır” derler. Bazen hiç konuşmadan sevgiyi, mutluluğu ve acıları paylaşmayı anlatan kolay bir yoldur bu.
Bazen bedava şeyler de çok değerlidir.
İçimizdeki duyguları en kolay ifade etmenin, elbette çok kolay ve çok ucuz başka yolları da var: Gülümsemek, selam vermek, sarılmak, hepsi bedava. “Merhaba”, demek, “günaydın, hoşça kal, güle güle” demek, “affedersiniz” diyebilmek çok güzel şey. Türkçenin en sevdiğim, en güzel sözlerinden biri de “kendine dikkat et, kendine iyi bak” demek. Üstelik bunların hepsi de bedava. Ama bazen bedava şeyler de çok değerlidir.
Sokakta, yolda, çarşıda insanların yüzlerine bakınca üzülüyorum. Selamlaşmayan, gülmeyen, gergin, yorgun, mutsuz insanlar dolu her yer. Adeta içimize bir virüs girmiş, bir mutsuzluk, umutsuzluk kaplamış her yanı.
Oysa biz böyle değildik. Acaba birbirinden bedava şeyleri bile esirgemeye başlayan, giderek birbirine yabancılaşmış, içe dönük sevgisiz bir toplum mu oluyoruz? Bunun nedenlerini düşünmekte fayda var.
Birlikte yaşayan, yaşamak zorunda olan bütün medeni toplumlar, ayrışmadan, kimseyi ötekileştirmeden bir arada yaşamayı öğrenmiş. Biz de öğrenebiliriz. Zaten artık iyice anlaşılıyor ki bu topraklar ancak bunu öğrendiğimiz zaman huzur bulacak. Bunu başarmak için de boş yere yıllarımızı alan ve açık açık “kindar” nesiller yetiştirmeyi amaçlayan bir eğitim sisteminden de hızla vazgeçmemiz gerekiyor. Böyle bir sistemi dünyanın neresinde var bilmiyorum, ama bu yolla toplumda derin kırılmalar olduğunu görmemek mümkün değil. Bu durumu ancak sosyologlar açıklayabilir.
En şiddetli depremlerin bile açtığı yaralar zamanla sarılabilir. Ancak toplumdaki birliği dağıtan depremlerin ve yaratılan fay kırıklıklarının açtığı yaraları sarmak o kadar kolay olmaz. Bu nedenle “sen şucusun, sen bucusun” diyerek insanları bölmek, ayrıştırmak, giderek birbirine düşman etmek, bu toplumun geleceğine konmuş bir dinamit olabilir.
Kalp Yaparak da Yaşayabilirsin, Kalp Kırarak da...
Son günlerde ise adeta bu duruma tepki olarak ortaya çıkmış gibi görünen güzel şeyler oluyor. Adeta bir bilinçaltı tepkisi gibi herkes birden kalp yapmaya başladı. Meydanlarda adamın biri iki elinin işaret ve baş parmaklarını yuvarlayarak kalp yapmaya başlayınca bir tür sevgi göstermeye yarayan bu hoş tepki hızlıca yayıldı. Doğrusu ne dediklerine bile bakmadan söylemek gerekirse demek ki toplumun buna ihtiyacı da varmış diyesim geliyor.
Kalp yapmak hem kolay hem de bedava. Siz de yapın. Çünkü kalp yapanlar, her halde kalp kırmayı sevmezler. Kalp kırmayın, kalp yapın ki kalbiniz de toplum da huzur bulsun! Selam veren, gülümseyen, mutlu insanları çoğaltmak için kalp yapmaya devam edilmeli.
Ben de bu sabah iki elimle hepinize kalp yaparak bu güzel alışkanlığa katılmak istedim.
Şu yer yüzünde yaşamak için mücadele eden herkes birer işçi değil mi? Öyleyse;
1 Mayıs İşçi ve Emek Bayramınız kutlu olsun!