KÄ°TAP AÄžACI
Mahallemizde, geniÅŸçe bir park, parkın bir ucunda da çok güzel bir aÄŸaç vardı. Öteki aÄŸaçlara benzemeyen bu aÄŸaç, sanki mahallenin simgesi gibiydi. Ancak bu güzel aÄŸacın meyve verdiÄŸini hiç görmemiÅŸtik. Ne aÄŸacı olduÄŸunu da bilmiyorduk. Ceviz aÄŸacı olsa tanırdık, erik aÄŸacı olsa eriklerini yerdik. Elma olsa, kiraz olsa, dut olsa mutlaka meyveleri de olurdu. Ama yoktu iÅŸte.
Ä°ri yaprakları olan bu aÄŸacın birbirine çok yakın, alçak ve sık dalları vardı. Kim bilir belki de bu alçacık dallar, çocukların kolayca tırmanabilmeleri içindi. Biz çocuklar belki de bu aÄŸacı en çok bu yüzden sevmiÅŸtik. Mahallede adeta ona tırmanmayan, dallarına salıncak kurmayan çocuk, gölgesinde oturup örgü örmeyen kadın yoktu.
Bir de mahallemizin sevimli yaÅŸlısı, emekli öÄŸretmen Kemal amca, sık sık parka gelerek aÄŸacın dibindeki kanepeye oturur, saatlerce kitap okurdu. Mahallede hepimiz ona saygı gösterirdik. Çünkü o, mahalledeki herkesten farklıydı.
Kemal amca çok ÅŸey bilir, bildiklerini herkesle paylaşırdı. Bu yüzden herkes onun söylediklerine güvenir, ona imrenirdi. Niçin saatlerce bu kadar çok kitap okuyor bilmiyorduk. Ben de bu kadar okumak ne iÅŸine yarayacak ki, diye düÅŸünürdüm. Ama sonradan hiç de boÅŸ yere okumadığını kendimce kabul etmiÅŸtim. Kaç kere bunu düÅŸündüysem hep çok ÅŸey bilmenin okumakla ilgisi olacağı aklıma gelirdi. Ä°yi de adam iÅŸte merak ettiÄŸimiz her ÅŸeyi sorunca cevabını veriyordu. Okumasa verebilir miydi?
Genellikle okumayı çok seven bir millet olmadığımız söylenir. Yanlış da sayılmaz. Yakın çevremizde öyle çok kitap okuyan kimseler bulunmadığı için bu normal bir ÅŸeymiÅŸ gibi geliyordu bana. Ama Kemal amca burada kimseye benzemiyordu. Onun hakkında fazla da bilgimiz yoktu ama yıllarca çalıştıktan sonra emekli olup Burdur’dan kalkıp gelerek mahallemize yerleÅŸtiÄŸini biliyorduk, o kadar.
O zamanlar henüz on on iki yaÅŸlarında bir çocuktum. Genellikle yoksul ailelerin oturduÄŸu bir mahalleydi burası. Ä°nsanların öyle çok kitap alacak güçleri olmadığı gibi gücü olanların da çocuklarına kitap alma alışkanlıkları yoktu. Belki de bu yüzden olacak pek yaygın bir okuma derdimiz de olmadı. Bizim evde ise okulun ders kitapları dışında sadece ablamdan kalan birkaç kitap vardı. Evlerimizde okuyacak kitaplar olmadığı gibi mahallemizin bir kütüphanesi de yoktu.
***
Åžimdi, yazdığım kitapları vitrinlerde izlerken geriye dönüp bakıyorum… Böyle bir ortamda büyüdükten sonra, üniversitelere gidip bir fakülte bitirerek bu ülkenin tanınmış bir yazarı olabilmenin ne kadar büyük bir mucize olduÄŸunu daha iyi anlıyorum. Bir kitap fuarındaki imza gününün yorgunluÄŸunu gidermek için evimin balkonunda kahvemi yudumlarken hatıralarımın peÅŸine takılmaktan da büyük keyif almaktaydım.Nerden nereye glmiÅŸtim? Bu yolculuÄŸu gözümün önünde canlandırırlrn yaÅŸadıklarım bir film ÅŸeridi gibi sıralanıyordu… Ä°ÅŸte Güllü Zeynep’in biricik oÄŸlu küçük bir mahalleden kopup buralara gelmiÅŸti.
***
Okula gitmediÄŸim günlerde sabahları parktaki kedilere yiyecek bir ÅŸeyler götürmeyi çok severdim. Dedemden kalan bu alışkanlığı annem de bana bulaÅŸtırmıştı. Kedilerden biri, sarı benekli Sultan, beni görünce her defasında koÅŸarak gelir ayaklarıma dolanırdı. Bu adı ona zaten ben vermiÅŸtim.
Bir sabah yine parka gitmek için erkenden evden çıktım. Ortalıkta kedilerden baÅŸka da kimsecikler görünmüyordu. Ama orada beni ÅŸaşırtan garip bir ÅŸey oldu:
Parktaki büyük aÄŸacın alçak dallarından birinin üstünde ne olduÄŸu uzaktan pek fark edilmeyen bir ÅŸey görmüÅŸtüm. Etrafıma bakındım, kimseler yoktu. Sahibini öÄŸrenirsem götürüp vermekti amacım. Her halde biri unutmuÅŸ olmalı diyerek aÄŸaca yaklaÅŸtım; bu bir kitaptı. UlaÅŸabileceÄŸim kadar yüksekliÄŸi olan bir dalın üstündeki kitabı aldım. Ama beni aÄŸaçtaki kitaptan çok, kitaptaki not ÅŸaşırtmıştı:
“Bu kitap senin... Senin için bu bir ÅŸans olabilir. Çünkü bunu ilk kim alırsa onun olacak. Ancak sana bir tek ÅŸartım var: Kitabı al ve mutlaka oku, ama sonra da bir arkadaşına ver; o da okusun ve baÅŸka birine versin. Bir de aÄŸaçtan kitap topladığını kimselere, en yakınlarına bile söyleme. Hem inanmazlar hem de söylersen bu bilinir ve büyü bozulur. O zaman kitap aÄŸacı sana bir daha kitap veremez. EÄŸer dediÄŸimi yaparsan ve her Pazar günü parka kimseler yokken erkenden gelirsen bu aÄŸaç sana bir kitap daha verir. Çünkü bu aÄŸaç bir Kitap AÄŸacıdır.”
***
Devamı var...