BIRAKIN ÇOCUKLAR OYNAYARAK ÖÄžRENSÄ°N
Aşırı akademik eÄŸitimin yarattığı bir diÄŸer sorun da çocukların keÅŸfetme isteÄŸini azaltması.
Bundan 20 yıl önce çocuklar, anaokulunda hatta ilkokul birinci ve ikinci sınıfta zamanlarının çoÄŸunu oyun oynayarak geçiriyordu. Blokları diziyorlar, resimler çiziyorlar ya da kendi kafalarında veya sınıf arkadaÅŸlarıyla hayali dünyalar yaratıyorlardı. Ancak giderek bu aktiviteler yerini daha yüksek sınıflardaki gibi öÄŸretmen kontrolünde verilen didaktik ders anlatımına bıraktı. Pek çok okulda formal eÄŸitim artık 4 ya da 5 yaşında baÅŸlıyor.
Ve bugün ÅŸu düÅŸünce giderek yayılmaya baÅŸladı: Bu kadar erken yaÅŸta baÅŸlamazlarsa, çocuklar okuma ve matematik gibi önemli konularda geri kalma ve bir daha asla diÄŸerlerini yakalayamama riskine girer. Bu düÅŸüncenin dayanağı da ÅŸu: Erken baÅŸlamak demek daha fazla öÄŸrenmek demektir. Erken kalkan yol alır.
Ancak sayıları her geçen gün artan pek çok bilim insanı, eÄŸitim araÅŸtırmacısı ve eÄŸitimci, bu yaklaşımın uzun vadeli baÅŸarıyı geliÅŸtirdiÄŸine dair ellerinde çok az kanıt olduÄŸunu, aksine tam tersi bir etki yaratabildiÄŸini belirtiyor. Duygusal ve biliÅŸsel geliÅŸimi potansiyel olarak yavaÅŸlatmak, gereksiz strese sebep oluyor ve belki de çocukların öÄŸrenme arzusunu yok ediyor.
GeçtiÄŸimiz günlerde konuÅŸtuÄŸum Lesley Üniversitesi profesörlerinden Nancy Carlsson-Paige, bu trendi “çocukların nasıl öÄŸrendiÄŸine dair derin bir yanılgı” olarak görüyor. Carlsson-Paige, düzenli olarak okulları ziyaret ediyor ve küçük çocukların kendilerine anlatılan dersleri kavramak için adeta “kıvrandıklarını” görüyor: “Çok ama çok fazla sınıfta, çok ama çok fazla kez ÅŸahit oldum buna. Çocuklara bir masaya oturmaları ve sadece harfleri aynen yazmaları bekleniyor. Ne yaptıklarını bile bilmiyorlar. Gerçekten çok üzücü bir görüntü.”
Erken yaÅŸta öÄŸretmen kontrolünde akademik eÄŸitimden ÅŸüphe duyanların da görebildiÄŸi gibi, bu tür bir eÄŸitim keÅŸfedebilen ve inovasyon yapabilen insanlar yetiÅŸtirmek konusunda baÅŸarısız olacak ve sadece pasif bilgi tüketicisi olan, yeni ÅŸeyler keÅŸfeden deÄŸil baÅŸkalarını takip eden insanlar üretecek. 21. yüzyıl için hayal ettiÄŸimiz insanlar hangileri peki?
Son 10 yılda, özellikle Amerika’da, daha akademik bir erken çocukluk dönemi eÄŸitimi hızlı bir ÅŸekilde yaygınlaÅŸmaya baÅŸladı. “Hiçbir Çocuk Geri Kalmasın” ve “Zirveye Yarış” gibi programlar daha fazla teste ve daha fazla doÄŸrudan ders anlatımına katkı saÄŸladı.
Didaktik eÄŸitim yaklaşımına doÄŸru yön deÄŸiÅŸtiren bu deÄŸiÅŸim, iki baskı yaratan problemi çözme giriÅŸimi aslında.
Yapılan tüm ölçümlerde Amerika’nın eÄŸitim baÅŸarısı diÄŸer pek çok ülkenin gerisinde kalıyor. Aynı zamanda milyonlarca Amerikalı öÄŸrenci – çoÄŸu yoksul ve azınlık olan – ulusal standartların çok altında bir baÅŸarı gösteriyor. Erken dönemde akademik eÄŸitim savunucuları, formal eÄŸitime erken baÅŸlamanın bu iki açığı kapatmaya yardımcı olacağını söylüyor.
Ancak bu hareketler, iyi niyetlerle yapılıyor bile olsa, yanlışlar. Bazı ülkeler, Finlandiya ve Estonya dahil, zorunlu eÄŸitime 7 yaşından önce baÅŸlamıyor. En güncel ulusal eÄŸitim düzeyleri karşılaÅŸtırmalarında, her iki ülke de matematik, fen ve okumada Amerika’dan belirgin bir ÅŸekilde daha yüksek sıralarda yer aldılar.
Elbette bu ülkeler daha küçük, daha eÅŸit ve daha az çeÅŸitliliÄŸe sahip ülkeler Bu gibi durumlarda eÄŸitimin sorunları da daha az olur. Okula baÅŸlama yaşının 7 olması Amerika’da pek olası deÄŸil: çok sayıda küçük çocuk, yoksul ya da deÄŸil fark etmez, muhtemelen gününü saatlerce televizyon karşısında geçirecek ve gelecekteki eÄŸitim baÅŸarısına katkıda bulunacak hiçbir aktivite yapmayacaktır. Ancak yine de bütün bunlar aşırı akademik eÄŸitimle yapılandırılmış sınıfların küçük çocuklara fayda saÄŸlamayacağı gerçeÄŸini deÄŸiÅŸtirmiyor.
Bazı araÅŸtırmalar ise okuma ve diÄŸer alanlara yönelik erken yaÅŸlarda yapılan derslerin öÄŸrencilere yardımı dokunabileceÄŸini söylüyor. Ancak bu olumlu etki geçici maalesef. 2009 yılında Almanya Alanus Üniversitesi’nin eÄŸitim araÅŸtırmacılarından Sebastian P. Suggate, 50’den fazla ülkedeki 15 yaşındaki 400 bin çocuÄŸu deÄŸerlendirerek erken yaÅŸta okula baÅŸlamanın hiçbir avantaj saÄŸlamadığını buldu. Dr. Suggate tarafından 2012 yılında yayınlanan bir baÅŸka araÅŸtırma ise 83 öÄŸrenciden oluÅŸan bir grubu birkaç yıl boyunca deÄŸerlendirdi. AraÅŸtırmanın sonunda 5 yaşında okumayı öÄŸrenmeye baÅŸlayan çocukların, daha geç yaÅŸta öÄŸrenmeye baÅŸlayan çocuklara göre okuduÄŸunu anlama konusunda daha kötü olduklarını buldu.
Tüm bu bilimsel verilere raÄŸmen eÄŸitimciler okuldaki oyun zamanını kısaltmak istiyor. “Oyun genellikle bir yere ulaÅŸmayan olgunlaÅŸmamış bir davranış olarak algılanıyor” diyor bu konu hakkında yıllardır çalışan psikolog David Whitebread. “Oysa geliÅŸimleri için gerekli. Sebat etmeyi, dikkatlerini kontrol etmeyi, duygularını kontrol etmeyi öÄŸrenmeleri gerekiyor. Çocuklar bunları oyun aracılığıyla öÄŸreniyorlar.”
GeçtiÄŸimiz 20 yıl içinde bilim insanları çocukların nasıl öÄŸrendiÄŸini daha iyi anlamaya baÅŸladı. Kaliforniya Üniversitesi nörobilim uzmanı Jay Giedd, bütün kariyerini insan beyninin doÄŸumdan ergenliÄŸe kadar nasıl geliÅŸtiÄŸini araÅŸtırmaya adadı. Giedd, 7 ya da 8 yaşından daha küçük olan çocukların çoÄŸunun didaktik açıklama yerine aktif keÅŸfe daha uygun olduklarını söylüyor. “Aşırı akademik eÄŸitimin yarattığı bir diÄŸer sorun da çocukların keÅŸfetme isteÄŸini azaltması.”
Özellikle okuma aceleye getirilemiyor. Okuma, mesela yürüme gibi “doÄŸal” olarak geliÅŸmiyor. Çünkü insanoÄŸlu sadece 6000 yıldır okuyabiliyor. Okumak teÅŸvik edilebilir ama zorlanamaz bir ÅŸey. Oysa bugün okullar bunu sıklıkla yapıyor.
Anaokuluna eriÅŸimi yaygınlaÅŸtırmayalım ya da yoksul çocuklar için okul öncesi eÄŸitimi geliÅŸtirmeyelim demiyorum elbette. Ancak çocukların aldığı erken dönem eÄŸitimi – hangi sosyo-ekonomik sınıftan gelirlerse gelsinler – onların geliÅŸimlerine gerçekten yardım etmelidir. Bunun için de eÄŸitimcilerin ve politikacıların bilime ve var olan bilimsel kanıtlara daha fazla kulak vermesini umut etmeliyiz.
Bu yazı FİDE OKULLARI tarafından desteklenmektedir.