![Söz Uçar, Yazı Kalır-2 Niçin Yazarız?](https://www.mkoc.net/imgs/950x534x2/soz-ucar-yazi-kalir-2_2.png)
Söz Uçar Yazı Kalır - 2
NİÇİN YAZARIZ?
Mustafa Koç
Yazma, haberleşeme ve iletişim ihtiyacı ilk insandan beri var. İnsan, sosyal bir varlık olduğu için toplu yaşamaya ve iletişime gereksinim duyar. Konuşma da dilinin ortaya çıkması da zaten bu ihtiyaçtan doğmuş olmalı. İlk çağlarda her türlü işaretle, dumanla başlayan iletişim ve haberleşme ihtiyacı, çok zor yollardan geçerek dilleri ve yazıyı yarattı. Mağara duvarlarına kazınmış resimlerden, kil tabletlerden bugüne geldik.
Ama bir şey var; insanoğlu konuşmayı, haberleşmeyi sevdiği kadar yazıyı da sevdi. Yazı bulunduktan sonra insanlığın kaderi değişmeye başladı. Yazı yardımıyla bilgiler; toplanıp saklanabilen ve ileriye aktarılabilen bir meta haline geldi. Bu durumu en iyi örnekleyen deyiş de şu: ”Söz uçar, ama yazı kalır.”
Zamanla yazma alışkanlığı çok gelişti. Kalem ve kağıt, düşünen her insanın en yakın dostu oldu. Kalıcı olmak ve yarınlarda yaşamak için herkes bir şeyler yazmayı seviyor.
Eskiden duygu ve düşüncelerini bir kağıda dökebilenler için “eli kalem tutanlar” deyimi kullanılırdı. Şimdi ise “tüfek icat oldu, mertlik bozuldu” misali, artık eli kalem tutan yok; eli klavye tutanlar var. Duygularımızı ve düşündüklerimizi artık kalem yerine telefon, tablet ve bilgisayar klavyesinin tuşlarıyla yazıya döküyoruz. Anlaşılıyor ki okuryazarlığın da adı değişecek, artık “Bilgisayar okuryazarlığı” aranacak. Çok yakın bir zamanda, sadece bilgisayar kullanmayı bilmeyenlere “cahil” denecek.
Belki bir gün, zaman gelecek okul sıralarında bile kalem yerine bilgisayarlar kullanılacak. Çok uzak değil, her çocuğun elindeki küçücük bilgisayarlar, tabletler öğrencilerin omuzlarındaki ağır yükü, kocaman çantaları tarihe gömecek; dev ansiklopediler, kalın ders kitapları ve büyük sözlükler, bu minik bilgisayarlara yüklenecek; çocukların omuzları çökmeyecek; beli kamburlaşmayacak.
Daha da ilerisi belki bir gün yazıyı bizim yerimize bilgisayarlar yazacak. Ağzımızdan çıkan sözleri bilgisayar ekranında yazıya çevrilmiş olarak görmeye başladık bile. Yani bilgisayarlar sesi yazıya çevirecek.
Günümüzde artık kalem yerine klavyelerin öne çıktığını söylemiştik. Gerçekten parmaklarınızı alıştırmışsanız bilgisayarla daha kolay yazabiliyorsunuz. Bu dönemde artık yazar olmak da kolaylaşıyor ve yazarlar çoğalıyor. Artık yazı yazmak, yazar olmak eskiye göre çok daha kolaylaştı.
Yazmak bu kadar kolay ve zevkli hale gelince belki de düşünce hayatımıza hızla yeni yazarlar katılacak. Bugün bile internet ortamında adı sanı bilinmeyen binlerce yazar dolaşıyor.
“Blog” adı verilen yazı paylaşım ortamlarında on binlerce yazar var. Gazeteler ya da bazı internet siteleri, insanlara ücretsiz, kendilerine ait özel blog sayfaları açma izni veriyor. Burada yazarlık denemeleri yapabiliyorsunuz. Okuyucu bulursanız kendinizi tanıtmış ve düşüncelerinizi başkalarıyla paylaşmış olursunuz; ya da kendi yazılarınızı bir yerde biriktirmiş, saklamış oluyorsunuz.
Bu sitleri açmadan önce benim de küçük bir blog sayfam vardı. Beklenmedik şekilde, yazılardan biri yaklaşık 4500 kişi tarafından okununca bu bana daha çok yazma gücü verdi. Daha sonra ahmetler.net’te yayımlanan “Cumhuriyet Ne Demektir” başlıklı bir yazı da 120.000’den fazla okunarak Google’da okunma rekoru kırdı.
Bir yıl önce www.mkoc.net adıyla kişisel bir internet sitesi açtım. Bugüne kadar 130.000’e yakın ziyaretçi ve 150.000 sayfayı aşan okunma var. Bütün bunlar yazma cesaretimi artırdı ve bana yazarak düşüncelerimizi daha kolay tanıtabileceğimizi öğretti.
Görüldüğü gibi yazma alışkanlığı önümüze yeni kapılar açabiliyor. Artık yazmamak için biraz cesaret yetiyor. İstiyorum ki herkes yaşadıkları ve düşünceleriyle ilgili bir şeyler yazsın. Bir eğitimci olarak çocukların, gençlerin erken yaşlarda yazmaya başlamasını özellikle tavsiye ediyorum. Çünkü günümüzün eğitimcileri çocukların okuyarak ve yazarak zihinsel olgunluğa ulaştıklarını söylüyor.
Ayrıca yazma işi de sadece okuyarak ve yazarak gelişiyor. İlk yazdıklarınızı beğenmiyor olabilirsiniz. Ama zamanla daha güzel şeyler yazdığınızı fark edeceksiniz. Hiç kimse hayata yazar olarak başlamıyor. Cesaretinizi toplayın ve bir şeyler yazın. İsterseniz siteye de gönderin yayınlayalım.
Okul sıralarının üzerine adını yazan arkadaşlar vardı. Şimdi de dağlarda taşlara, ağaçlara adlarını yazanlar görüyoruz. Bütün bunlar insanoğlunun yarına bir iz bırakma düşüncesiyle de ilgili olmalı. Sıralara ve ağaçlara yazılmasın ama kağıda, ekrana bir şeyler yazarak da iz bırakabilir, yarına kalırsınız. Binlerce yıl önce mağara duvarlarına, kil tabletlere yazanlar da bugüne kalmış.
Birçok insanın yazmak istediğini ama cesaret edemediğini düşünüyorum. Düşündüklerimizi yazıya dökmek şimdilerde daha kolay. Artık kalem kağıt kullanmadan da yazabiliyorsunuz.
Site için bana gelen yazıları siteye koymadan önce ister istemez gözden geçiriyorum. Ben zaten sözcüklerle, cümlelerle oynamayı çok seven biriyim, bu nedenle yazıların kontrolünü severek yapıyorum.
Köy sitesi sayesinde köyümüzden birkaç kişi ilk kez siteye yazılar yazarak yazarlık serüvenine başladı. Özellikle Mehmet Kocaakça, Mehmet Güngör, İbrahim Arslan beni de şaşırtacak şekilde harika yazılar yazamaya başladılar. Bu yıl aramıza yeni yazarlar da katıldı. Bu arkadaşlarımızın yazılarını okuyarak destek olmanızı bekliyoruz.
İstiyorum ki bu yazıyı okuyanlardan birkaçı "Ben de yazabilirim" diyerek kaleme sarılır. Bilinsin ki onlara her türlü destek verilecektir.
Yazma cesaretinizi artırmak için bu konuda bazı temel bilgiler vermek istiyorum. Gelecek yazıda, yazarken uymamız gereken bazı genel kuralları anlatacağım: Nasıl Yazalım?
Herkese yazma cesareti diliyorum.
Sevgiyle kalın…
***
Gelecek Yazı:
Söz Uçar, Yazı Kalır – 3
Nasıl Yazalım?