GÜZEL TÜRKÇEMÄ°ZE NE OLUYOR?
NEDÄ°R BU TÜRKÇENÄ°N ÇEKTİĞİ
Pandemiye raÄŸmen sevgilisiyle verdiÄŸi partilerle tepki çeken manken Åževval Åžahin, bir programda yemek rutinini yarı Türkçe yarı Ä°ngilizce anlatınca sosyal medyanın diline düÅŸtü. Türkiye’de doÄŸup büyüyen, Londra’da üniversite eÄŸitimi alan Åžahin için hadi “Hâlâ oraların etkisinde” diyelim. Ama o tek deÄŸil ki! Sahanda yumurtaya ‘sunny side up’ diyen sosyal medya fenomeni Duygu Özaslan, Åžeyma Subaşı ve diÄŸerleri... Nedir bu Türkçenin çektiÄŸi?
ÅžEVVAL ÅžAHÄ°N NE DEDÄ°
“BURADAN çıkınca lunch’a (öÄŸle yemeÄŸine) giderim. 8-9 gibi de akÅŸam yemeÄŸi. Sonra benim binge eating mode’um (tıkanırcasına yemek yeme hali) oluyor. Netflix ve chill (dinlenirken) yaparken ice cream (dondurma), chips (cips), chocolate (çikolata) yiyorum. Junk food (abur cubur) hepsi var.”
What is happening to güzel Türkçemize
‘PLAZA DÄ°LÄ°’ DÄ°YE BÄ°R GERÇEK VAR
BAÅžKENT Ä°letiÅŸim Bilimleri Akademisi kurucusu ve dilbilimci Levent Ä°nce çok fazla yabancı kelime kullanılmasının hem dilimize hem de kültürümüze yeteri kadar deÄŸer vermemekten kaynaklandığını düÅŸünüyor. Sadece sosyal medya fenomenleri deÄŸil, beyaz yakalılarında aynı dili kullandığını belirten Ä°nce, başından geçen bir olayı ÅŸöyle anlatıyor: “GeçtiÄŸimiz günlerde 3 saatlik önemli bir toplantıya katıldım. Harika bir plaza, muhteÅŸem bir ofis. Çıktığımda yanımdaki arkadaşıma ‘KonuÅŸulanlardan bir ÅŸey anladın mı?’ diye sordum. Zira ben yüzde 40’ını anlamamıştım. ‘ArkadaÅŸlar bu meeting (toplantı) neden set edildi (ayarlandı)’ diye baÅŸlayan ve plaza dili isimli bir skeç vardı TV’de hatırlarsınız. Sanki birebir içindeyim. Temel söz varlığımız günlük 100-120 kelime zaten. Buna geniÅŸ söz varlığımızı ekleyebilsek baÅŸka bir dilin etkisi altında kalmayız. O nedenle gençlere erken yaÅŸlarda kitap sevgisi aşılamak, ders gibi deÄŸil, Türkçenin ne kadar geniÅŸ ve köklü bir dil olduÄŸunu öÄŸretmemiz gerek.”
YABANCI DÄ°L BÄ°LMEK STATÜ GÖSTERGESÄ° SANILIYOR
ROMANLARI ve öykülerinin yanı sıra Türk dili üzerine kaleme aldığı kitaplarla tanınan dilbilimci-yazar Feyza Hepçilingirler, gençlerin kendilerine yeni bir dil yarattığını belirterek “Bundaki en büyük etmenlerden biri eÄŸitimin yabancı dilde olması. Yüksek puanla girilen birçok okulda eÄŸitim dili Ä°ngilizce. Dolayısıyla gençler Ä°ngilizce öÄŸrenmeye kendi ana dillerini öÄŸrenmekten daha fazla önem veriyorlar” diyor. Buraya kadar tamam. Ancak gelin görün ki ders müfredatı nedeniyle Ä°ngilizce öÄŸrenmek zorunda olmayanın da aÄŸzından Ä°ngilizce kelimeler düÅŸmüyor. Hepçilingirler, bu noktada Ä°ngilizce bilmenin bir statü göstergesi sanılması durumuna iÅŸaret ederek, “Yabancı bir dil bilmenin toplum içerisinde kendilerine bir statü saÄŸladığını düÅŸünüyorlar. Normal, sıradan insanlar gibi olmadıklarının, aynı statüye sahip okullardan, eÄŸitim seviyesinden gelmediklerinin bir niÅŸanı gibi... Bu kolay elde edilebilecek bir itibar olduÄŸu için pek çok genç için de araya 2-3 Ä°ngilizce kelime sıkıştırmak ‘Bakın ben de sizdenim’ demenin en kolay yolu.”
SOSYAL MEDYADAKÄ° DÄ°LE TÜRKÇE DEMEK CESARET Ä°STER
“Ne yazık ki yaygın medya da Türkçenin zenginliÄŸini göstermek bakımından çok yetersiz kalıyor. Özellikle sosyal medyada kullanılan dile Türkçe bile demek cesaret ister. Türkçeyi sevdirmek ve ne kadar kapsamlı bir dil olduÄŸunu anlatmanın yolu ise kitaplardan geçiyor. Buradaki asıl sorun da bu. Gençlerimize kitap okumayı bir türlü sevdiremedik. Türkçenin zenginliklerinden habersizler. Türkçenin Ä°ngilizce karşısında cılız kaldığı izlenimi var. Bu izlenimi yıkmak, Türkçenin ne kadar eski, ne kadar matematiksel, ne kadar saÄŸlam bir dil olduÄŸunu, bu kadar hoyrat olmamıza raÄŸmen halen dipdiri ayakta kaldığını anlatmak gerekiyor gençlere. ÖÄŸretmekten önce Türkçeyi sevdirmek lazım. Çünkü insan sevmediÄŸi bir ÅŸeyi korumak istemez.”
Fulya SoybaÅŸ