Bir Dershaneci Diyor ki! - 1
OKULLARIN SÖKÜĞÜNÜ DERSHANELER DİKİYOR
Mustafa KOÇ
Türkiye’de bugün herkesin ağzında eğitim var; görünüşte eğitim tartışılıyor. Ama keşke gerçekten eğitim tartışılsa… Çok açıkça belli ki tartışılan eğitim değil, gerçek eğitim sorunları değil. Eğitimdeki geriliğimizin, çarpıklığımızın temel nedenleri tartışılmıyor. Tartışılan; okullardaki kalabalık sınıflar, ders kitapları, okullarda boş geçen dersler, öğretmen açıkları, okuyamayan kız çocukları değil.
Tartışma konularına bakın; nitelikli öğretmen yetiştirme sistemi ya da pazarcılık yapıyor diye hor görülen öğretmenlik mesleğinin itibarı tartışılıyor mu?
Hizmetlisini, temizliğini, tebeşirini öğrenci velilerinin karşıladığı okulların yetersiz kaynakları da gündemin konusu değil.
Kitap okuma alışkanlığında dünyanın en geri ülkelerinden biri oluşumuz; her kasabaya açılmaya çalışılan ve liselere dönüşen üniversiteler ya da üniversiteyi bitiren işsiz güçsüz diplomalı yığınlar değil tartışılan.
OECD ülkeleri arasında eğitim kazanımları ölçümünde sondan üçüncü olmamız da tartışılmıyor.
Not verdikleri öğrencilere ücretli “etüt” ya da “kurs” adı altında sınava hazırlayan ve “devlet dershanelerine” dönen okullar da tartışılmıyor.
Bu örnekleri daha da uzatabiliriz; ama asıl konumuz bu değil.
Eğitim Sorunları Yerine Dershaneler Tartışılıyor
Peki, eğitim adı altında ne tartışılıyor? Dershaneler. Varsa yoksa dershaneler. Belli bir kesim durmadan, sadece “dershaneler kapatılsın.” diyor.
Peki, kimler karşı dershanelere? Kolejler, üniversite çevreleri, halkla, hayatla, hayatın gerçekleriyle ilgileri olmayan masa başı akademisyenleri, merdiven altı denen denetimsiz özel ders grupları, devlet okullarında vergisiz, denetimsiz paralı kurslardan nemalanan “devlet dershanecileri” dershanelere karşı. Acaba neden? Neden olacak, sizin çocuklarınızı sizlerden çok sevdikleri için değil her halde. Hepsi de “Dershanelere verdiğiniz paraları bize verin” diyorlar da ondan.
Fakat nedense ana babalar ve öğrenciler karşı değil. “İyi ki dershaneye gelmişim, okulda bunları öğrenememiştim” diyen ya da “Anne iki gün okula beş gün dershaneye gideyim” diyen ilköğretim öğrencileri karşı değil. Televizyona çıkıp herkesin gözüne baka baka “Dört yılda okulda öğrenmediğimi bir yılda dershanede öğrendim diyen üniversite adayı da karşı değil dershaneye.
Diğer yandan asıl önemlisi; devlet bürokrasisi de, kendi çocuklarını bile dershanelere gönderen bakanlık yetkilileri de, bakanlar da, ana muhalefet lideri de hatta sayın başbakan da karşı dershanelere. Öyleyse neden bekleniyor? Gerçekten böyle bir sorun varsa ve gerçekten dershaneler zararlı eğitim kurumlarıysa oturup çözmeleri gerekmez mi? Örneğin bir günde yasa çıkarıp dershaneleri kapatabilecekleri halde, “dershaneler kapatılsın” korosuna onlar da dahil oluyor. Hiç de inandırıcı gelmiyor.
Dershaneler Üzerinden Siyaset Yapılıyor
Çünkü amaç üzüm yemek değil, bağcı dövmek. Çünkü amaç eğitim sorunlarını çözmek değil, dershaneler üzerinden siyaset yapmak. Eğer amaç halka şirin görünmek değilse bu kadar yaygara neden koparılsın? Türkiye’nin eğitimci ordusundan ciddi bir komisyon kurarak bir Çalıştay düzenleyip, konuyu enine boyuna, nedenleri ve sonuçlarıyla tartışıp gereğini yapamazlar mı?
Demek ki bu zor geliyor. Kolayı ne? Kolayı, 5580 sayılı yasayla(*) devletin kendi açtığı özel öğretim kurumlarını yerden yere vurmak. İşte şimdi yapılan bu. Ancak bu anlamsız tartışmanın toplumda yaratacağı olumsuzluklara bakan yok. Öğrencilerin, velilerin psikolojisini kimse düşünmüyor. Yarın sınava girecek çocuklar üzerinde yaratılan psikolojik travmalar kimseyi ilgilendirmiyor. Oysa bu tartışmalardan, sonuçta yine sadece veliler ve öğrenciler zarar görüyor. Öğrencilerde çalışma ve öğrenme motivasyonu dibe vuruyor ama hayat da sınavlar da devam ediyor.
Vatandaş, sonuç olarak kendi çocuğunun eğitim düzeyini yükseltmek için yasal bir sektörden kendi isteğiyle destek alıyor. Bir zorlama yok, bir kandırma yok, Milli Eğitim Bakanlığının denetim ve gözetiminde piyasa koşullarına göre oluşmuş bir eğitim alanı, “günah keçisi” ilan edildi ve her önüne gelen vuruyor. Hiçbir sektör bu kadar açık ve haksız olarak saldırıya uğramamıştır. Dershaneler de örgütlü bir birlik içinde olmadığı için, suç işlemiş kedi gibi sessiz.
Dershaneler Eğitim Sistemindeki Bozukluğun Nedeni Değil, Sonucudur
Türk eğitim sitemini masaya yatırmak yerine, dershaneleri eğitim sorunlarının nedeni gibi göstermek çok kolaydır. Oysa henüz aklını peynir ekmekle yemeyenler oturup düşünmeli: Dershaneler, çarpık ve bozuk bir eğitim sisteminin nedeni midir yoksa sonucu mudur? Yani artık gittikçe büyüyen bütün eğitim sorunlarımıza dershaneler mi neden olmuştur; yoksa eğitim sistemindeki eksikler, yetersizlikler mi dershaneleri doğurmuştur? Bu soruya doğru cevap vermeden bu konuyu tartışmak hem halkımıza, hem öğrencilere hem de eğitimcilere karşı haksızlıktır.
Bu Eğitim Sisteminde Okulların Söküğünü Dershaneler Dikiyor
Okullarımıza yeteri kadar çeki düzen verememişken ve okullardaki eksiklikleri dershanelere tamamlatmaya çalışırken bütün suçu dershanelere atmanın akılla mantıkla açıklanır bir yanı olamaz. İşte 2012 yılı Mart ayının sonlarında eğitim konuları tartışılırken karşımıza çıkan “manzara-i umumiye” böyle. Dershanelere karşı haksız bir savaş açılmıştır.
Her türlü olumsuz koşullara, açık açık yapılan tek yönlü yönlendirmelere rağmen hala çocuklarının gelişmesi ve okullardaki eksikleri tamamlatmak için özveri gösteren, dershanelere güvenini sürdüren velilerimize ve sevgili öğrencilerimize teşekkür ediyorum.
Eğitim Öğretime Katkı Yaptığımıza İnanıyoruz
Eğer yıllardır öğrencilerimizden, velilerimizden gördüğümüz sevgi ve saygıya inanmasaydık, yaptığımız eğitim öğretim çalışmalarından öğrencilerimizin çok ciddi kazanımları olduğu kanaatinde olmasaydık, kendi dershanelerimizde çalışan öğretmen arkadaşlarımızın bunca yıllık deneyimlerine ve kendilerini geliştirme heyecanlarına güvenmeseydik; bu kadar yoğun saldırılar karşısında dershanelerimizi önce biz kapatırdık. Ancak şu kanaatimi paylaşmak istiyorum. Dershaneler asla kapatılmayacak; hatta kapatılamayacaktır. Yurt genelinde 4. 200 dershane sayısı biraz fazla olabilir. Ama bu kurumlarda 100.000’e yakın çalışan, 70.000 nitelikli öğretmen var. Kimse, bunca yıldır belli bir deneyim ve birikim kazanmış kadroları eğitimin dışına itmeyi göze almamalıdır.
Dershanecilik sisteminde sorunlar, yapılan yanlışlar yok mudur? Elbette vardır. Ama sistem, kendi öz eleştirisini yaparak kendine çeki düzen verebilirse bu kurumlar nitelik değiştirerek, yenişleşmeye ve değişime ayak uydurarak Türkiye’nin eğitim alt yapısına ve Türk çocuklarına hizmete devam edecektir. Bizler görevlerimizin başındayız...
Saygılarımla…
Mustafa Koç
Antalya Güneş Dershanesi Kurucusu
(*) 5580 sayılı özel öğretim kurumları yasasının 2. Maddesinin f bendi aynen şöyledir:
- f) Dershane: Öğrencileri; bir üst okulun veya yüksek öğretime giriş sınavlarına hazırlamak, istedikleri derslerde yetiştirmek ve bilgi düzeylerini yükseltmek amacıyla faaliyet gösteren özel öğretim kurumlarını ifade eder.
- Yazı:
Bir Dershaneci Diyor ki:
Dershaneler Kapatılsın - 2